Acıdaki Hikmet !..

Verdiğin acılar için sana şükürler olsun Allah’ım ;

— ‘Gün gelecek Allah’a bana yaşattığı bu sıkıntılar için şükredeceğimi biliyorum’ demişti bir arkadaşım. Belki de hayatının en zor günlerini yaşıyordu. Zorlukların insana ne kadar büyük dersler verdiğini uzun uzun konuşmuştuk. Bir acının öğrettiğini bin kahkahanın öğretemeyeceği üzerine bir çok örnekler vermiştik o konuşmamız da.

Aradan iki yıla yakın bir zaman geçince arkadaşımın haklı çıktığını gördük. O günlerin acı görünen olaylarının, kendisine ne kadar büyük kapılar açtığını gördükçe ‘verdiğin acılar için sana şükürler olsun Allah’ım!’ demeye başladı.

Gündüzleri fırsat buldukça bir araya geldiğimiz arkadaşıma O günlerde aşağıdaki hikayeyi yollamıştım.

Yaşlı kadın, bir antika dükkanından aldığı yüz yıllık fincanı özenle salon vitrinine yerleştirdi. Fincanın biçimi,üzerindeki işlemeler, renkler onun birs anat eseri olduğunu söylüyordu. Ödediği fiyatı hatırladı; hayır, hiç de pahalıya almamıştı.

Hayranlıkla fincanı seyretmeye devam etti. Derken, birden fincan dile geldi ve kadına şöyle dedi;

— ‘Bana hayranlıkla baktığının farkındayım. Ama bilmelisinki, ben hep böyle değildim yaşadığım sıkıntılar beni bu hale getirdi.

Kadın şimdi hayre tiçindeydi. Önündeki kahve fincanı konuşuyordu!

Kekeleyerek:
— ‘Nasıl? Anlayamadım?’ diyebildi yaşlı kadın.

— ‘Demek istiyorum ki, ben bir zamanlar çamurdan ibarettim ve bir sanatkâr geldi. Beni eline aldı, ezdi, dövdü, yoğurdu.

Çektiğim sıkıntılara dayanamayıp:
 — ‘Yeter! Lütfendurartık!’ diye bağırmak zorunda kaldım.

Ama usta sadece gülümsedi ve;
— ‘Daha değil!’ diye cevapladı beni.

— ‘Sonra beni alıp bir tahtanın üzerine koydu. Burada döndüm, döndüm, döndüm.Döndükçe başımda döndü. Sonunda yine haykırdım:
 — ‘Lütfen beni bu şeyin üzerinden kurtar. Artık dönmek istemiyorum! ‘

Ama usta bana bakıp gülümsüyordu:
— ‘Henüz değil!’

–‘Derken beni aldı ve fırına koydu. Kapıyı kapayıp ısıyı arttırdı. Onu şimdi fırının penceresinden görebiliyordum. Fırın gitgide ısınıyordu.

Aklımdan şöyle geçiyordu:
 — Beni yakarak öldürecek’ Fırının duvarlarına vurmaya başladım.

Bir taraftan da bağırıyordum:
 — ‘Usta usta! Lütfen izin ver buradan çıkayım!’

— ‘Pencere den onun yüzünü görebiliyordum. Hala gülümsüyor ve
— ‘Daha değil!’ diyordu.

‘Bir saat kadars onra, fırını açtı ve beni çıkardı. Şimdi rahat nefes alabiliyordum, fırının yakıcı sıcaklığındankurtulmuştum. Beni masanın üstüne koydu ve biraz boyayla birfırça getirdi.

— ‘Boyalı fırçayla bana hafif hafif dokunmaya başladı. Fırça her tarafımda geziniyor ve bu arada ben gıdıklanıyordum.

 — ‘Lütfen usta! Yapma, gıdıklanıyorum! ‘ dedim. 

Onun cevabı ise aynıydı:
— ‘Henüz değil!’

— ‘Sonra beni nazikçe tutup yine fırına doğru yürümeye başladı. Korkudan ölecektim. 
 –‘Hayır! Beni yine fırına sokma, lütfeeen!’ diye bağırdım.

Fırını açıp beni içeri iteleyip kapağı kapattı. Isıyı bir öncekinin iki katına çıkardı.
 — ‘Bu sefer beni gerçekten yakıp kavuracak!’ diye düşündüm. 

Pencereden bakıp ona yine yalvardım, ama o yine
— ‘Daha değil!’ diyordu. 

Ancak bu defa ustanın yanaklarından bir damla gözyaşının yuvarlandığını gördüm.

— ‘Tam son nefesimi vermek üzere olduğumu düşünüyordum ki, kapak açıldı ve ustanın nazik eli beni çekip dışarı çıkardı. 

Derin bir nefes aldım, Hasret kaldığım serinliğe kavuşmuştum. Beni yüksekçe bir rafa koydu ve usta şöyle dedi:

— ‘Şimdi tam istediğim gibi oldun. Kendine bir bakmak ister misin?’ 

Ona;
— ‘Evet’ dedim.

Bir ayna getirip önüme koydu. Gördüğüme inanamıyordum. Aynaya tekrar tekrar baktım ve;
 — ‘Bu ben değilim. Ben sadece bir çamur parçasıydım.’

 – ‘Evet bu sensin!’ dedi usta. Senin acı ve sıkıntı diye gördüğün şeyler sayesinde böyle mükemmel Bir fincan haline geldin.

Eğer sen bir çamur parçası iken üzerinde çalışmasaydım, Kuruyup gidecektin. Döner tezgahın üstüne koymasaydım, ufalanıp toz olacaktın.Sıcak fırına sokmasaydım, çatlayacaktın. Boyamasaydım, hayatında renk olmayacaktı. Ama sana asıl güç ve kuvveti veren ikinci fırın oldu. Şimdi arzu ettiğim her şey var üzerinde.’

Ve ben kahve fincanı, şu sözlerin ağzımdan Çıktığını hayretle farkettim:
 — ‘Ustam! Sana güvenmediğim için beni affet! Bana zarar vereceğini düşündüm. Beni benden fazla sevip iyilik yapacağını fark edemedim. Bakışım kısaydı, ama şimdi beni harika bir sanat Eseri yaptığını görüyorum. Benim sıkıntı ve acı diye gördüğüm şeyleri bana Verdiğin için teşekkür ederim…

Teşekkür ederim.’

* * * * * *
Usta fincanı, Yaratıcı insanı şekillendirir. Yeterki acıdaki hikmeti görelim.

Check Also

Serçe’nin Küskünlüğü

Serçe Allah’a küsmüştü.  Günler geçiyordu ve serçe hiçbir şey söylemiyordu. İçine kapanmış derin bir hüzne boğulmuştu. ...