İnsan-ı Kamil – 63 / 3. Bölüm (Sair Dinler ve İbadetler)

 

İnsan-ı Kamil                               Abdûlkerîm Ceylî

Bu eserden beklenen odur ki; 
Salik için , en yüce refikîne ileten ola..
Ama, ince, düşünceli, nazik, kibar arkadaş gibi..

 

 

63 – 3.  BÖLÜM

SAİR  DİNLER  VE  İBADETLER

 

SENEVİYE  KISMINA  GELELİM :

Bunlar, Yüce Allah’a zatı cihetinden ibadet ettiler. Zira, Allah-u Taâlâ, bütün zıdları
özünde toplar.. Hakka ait mertebeleri, halka ait mertebeleri şumulüne alır.

İki vasıfta, iki hükümle zuhur eyledi..

Dünya ve âhirette, iki sıfatla zuhur eyledi..

Hakka bağlı hakikate mensup olan, nurlarda zâhir olandır..

Halka bağlı hakikate mensup olan da, zulmetten ibarettir..

İşbu ilâhî sır icabıdır ki, Nura ve zulmete ibadet ettiler.. Zira, bu ilâhî sır:
İki vasfı, iki zıddı, iki itibarı, iki hükmü camidir..

Onun bu cami oluş şeklini, nasıl istersen öyle söyle.. Nasıl dilersen
öyle hükmeyle..

Çünkü Sübhan Allah, o dilediğin şeyi ve zıddını zatı ile camidir..

Hâsılı: Seneviyyeler, Yani: Puta ibadet edenler, bu ilâhî latife icabı
ona ibadet ettiler..

Bu ibadet şekli de, Yüce Sübhanın zatı  nasıl iktiza ediyorsa..
Öyle oldu..

Çünkü: Hak, olarak, isimlendirilen odur.. Halk olarak isimlendirilen odur..
Nur odur; keza zulmet de..

AMMA  MECUS..


Bunlar, Allah-u Taâlâ’ya AHADİYET yönü ile ibadet ettiler..

Şundan ki: Ahadiyet, bütün mertebeleri isimleri ve sıfatları ifna eder..
Ateş de aynıdır..

O da, anasır arasında en çok güce sahip olanlardır.. En üstünüdür..
Hizasına gelen bütün tabiî kuvvetleri yok eder..

Ona yaklaşan her tabiî kuvvet, mutlaka galip kuvveti ile ateşe çevrilir..

Ahadiyet de aynıdır.. Ona mukabil duran isim ve sıfat mutlaka onda
kaybolur.. Onda muzmahil olur..

İşte.. Onların ateşe ibadetleri, bu latife icabıdır.. O ateşin hakikati ise..
Allah-u Taâlâ’dır..

 

Heyulâ zuhurundan önce, tabiat rükünlerinin bir rüknüydü.. Ki bunlar:
Ateş, hava, su ve topraktır..

O heyulâ bu rükünlerinden hangisine isteseydi; o zaman girebilirdi..

Ancak, bu rükünlerden birinin suretini giydikten sonra, artık o suretten
soyunamaz.. Böyle bir şey onun için mümkün değildir..

Başka bir surete de artık giremez..

Vahidiyet gözünde, esma ve sıfatın durumu da aynıdır..

Bu esma ve sıfatlardan her birinin ikinci bir manası da vardır..

Meselâ: Mün’im, müntekimin kendisidir..

Ancak, isimler, ilâhî mertebelerde zuhura gelince.. o zaman her isim,
iktiza ettiği hakikatı ifade eder..

İşte.. o zaman, Mün’im müntekimin zıddı olur..

Ateş ise.. tabiat kuvvetlerinin sırasına göre, isimlerden vahidiyetin
mazharıdır..

Ne zaman ki, Mecus ruhları, bu miskin kokusunu aldı; başka koku
almaktan yana nezleye tutuldu; alamadı.

Ve.. ateşe ibadet ettiler..

Amma, Vahid, Kahhar Allah’tan başkasına ibadet etmediler..

DEHRİYE  FASLINA GELİNCE..

Bunların ibadeti, Yüce Hakk’a hüviyeti yönü iledir..

Bu manaya işaret olarak, Resulullah S.A. efendimiz şöyle buyurdu:

–  “Dehre sövmeyiniz; zira dehr, o Allah’tır..”

Bu,onun hüviyetini ifade eder..

BERAHİME  İSE..


Bunlar, mutlak yoldan Allah’a ibadet ederler..

İbadetlerini ne nebi cihetinden yaparlar; ne de resul..

Bunlar derler ki:

–  Bu vücudda ne varsa o, Allah için mahluktur..

Bu sözleri ile onlar, bu varlıkta yüce Allah’ın vahdaniyetini ikrar ederler..
Ama, nebileri ve resulleri inkâr ederler..

Bunlar, kendilerini İbrahim evlâdı sanırlar..

Kendilerinin yanında bir kitap olduğunu, bu kitabı da, İbrahim Halil a.s.
kendiliğinden yazdı.. diye anlatırlar..

–  Kitap Rabbı katından geldi..

Demezler..

–  O kitapta hakikatler anlatılır.. Beş cüzdür..

Bundan dört cüzü, herkesin okumasını mubah sayarlar..

Beşinci cüzü ise.. kendilerinden ancak bazı fertlere, okumayı mubah sayarlar..
Bunun sebebi ise.. onun derinliğidir..

Onlar arasında bu beşinci cüzü okuyan meşhur olur..

Bunların netice yolu İslâma çıkar.. Resulullah S.A. efendimizin dinine girer..

Bu taife çoğunlukla Hind ülkesinde bulunur..

Orada, birtakım insanlar vardır ki:  bunların kılığına girerler, BERAHİME 
olduklarını iddia ederler, ama bunlardan sayılmazlar..

Bunlar, BERAHİME arasında puta ibadetle tanınmıştır..

Halbuki, onlardan biri puta ibadet etti mi, kendilerine göre BERAHİME
sayılmaz..

H â s ı l ı :

Yukarıda cins cins anlatılan zümreler, bu ibadet şekillerini kendilerinden
icad ettikleri için; şekavetlerine sebep oldu..

İsterse, bu iş, onları saadete götürsün..

Zira şekavet: Saadet zuhurundan evvel.. onların sabit kıldıkları
uzaklıktan başka bir şey değildir..

İşte.. şekavet bu manadır.. anla..

 

Peygamberine emrettiği yolda, Allah’a ibadet edenlere gelince.. ki bu peygamber,
hangi peygamber olursa olsun.. Bu yolda ibadet eden hiç şekavete düşmez..

Onun saadeti devamlıdır.. peş peşe zuhur eder..

Kitap ehlinin durumuna gelince. Ancak bunlar, Allah’ın kelâmını değiştirdiler..
Kendi nefislerinden icad çıkardılar..

İcad olarak çıkardıkları şey ise.. şekavetlerine sebep oldu..

Ve.. onların şekavetleri, Allah’ın emirlerine muhalefetleri kadardır. Saadetleri ise..
Yüce Hakk’ın kitabına muvafakatları kadardır..

Zira Allah-u Taâlâ, bir ümmete nebi veya resul göndermesinin sebebi:
Ancak, onlar arasından ona tabi olanları saadete erdirmek içindir..

Başka değil..

AMMA  YAHUD..


Bunlar, yüce Allah’ı tevhidle ibadet ederler..

Sonra, her günde iki defa namaz kılarlar..

Namazın sırrı inşallah yeri gelince anlatılacaktır..

Sonra, KENURA günü oruç tutmakla da ibadet ederler..

KENURA her yılbaşı ayının onuncu günüdür..

Ki bu da: Aşuradır:

Bunun sırrı da inşallah anlatılacaktır..

Cumartesi günlerini itikâfla geçirerek de ibadet ederler..

Onlara göre, bu itikâfın şartı şunlardır:

Evlerine, mal olarak hiçbir şeyin, yemek cinsinden hiçbir şeyin girmemesi
ve çıkmaması..

Nikâh sözü edilmez; alış veriş edilmez; hiçbir sözleşme yapılmaz..

Allah-u Taâlâ’nın Tevrat’taki şu beyanına göre, o gün, Allah için ibadete
tahsis edilir..

–  “Sen ve ümmetin cumartesi günü, Allah-u Taâlâ’nındır..”

Bundan ötürü, cumartesi günü: Dünya işlerine dair her hangi bir şey
konuşmak, onlara haramdır..

Onların, o günkü yiyeceği cuma günü ne olduysa odur..

Bunun ilk vakti cuma günü güneş battıktan sonra başlar.. Cumartesi günü,
güneş sarardıktan sonra biter..

Bu işin, büyük bir hikmeti vardır..

Şöyle ki: Allah-u Taâlâ, yeri ve semaları altı günde yarattı.. Bu işin
iptidası da pazar günü idi..

Ve.. yedinci günü, arşa istiva etti.

O, istiva cumartesi günü olup işi bırakma günüdür..

Bundan ötürüdür ki: Yahut o gün, bu şekilde Allah’a ibadet eder..

Bu da, Rahmanî istivanın, bugün husule geldiğine işarettir..

Biz, burada Musa’nın a.s. onlara meşru kıldığı yemelerini ve içmelerini
anlatmaya kalksak, bayramlarını ve peygamberlerinin onlara emrini söylemeye
girsek, ibadetlerini ve onlarda bulunan sırları izah etsek..

Korkarız ki: İşin iç yüzünü bilmedikleri için; çoğu cahiller, onlara aldanıp
dinlerinden çıkarlar..

Bunun için kitap ehlinin ibadet sırlarını anlatmaktan geçiyoruz.. Ondan
daha faziletlisini anlatmaya gidiyoruz..  Bu da: İslâm ehlinin ibadetleridir..

Zira o: Bütün bölümleri içine almıştır. Yüce Allah’ın sırlarına dair hiçbir şey
bırakmadan, hepsini bize anlatmıştır..

Çünkü onun dini: Dinlerin ekmeli; ümmeti de ümmetlerin hayırlısıdır..

ŞİMDİ  NASARA:


Bunlar, geçmiş ümmetlerin Yüce Hakka en yakın olanlarıdır..

Bunlar, Muhammedîlerden arttır..

Sebebi: Allah-u Taâlâ’yı taleb ettiler.. Ama, ona: İsa, Meryem ve
Ruhulkudüs’te ibadet ettiler..

Sonra:

–  Bunlar aynı ruhtur.. Bölünme yoktur..

Dediler.. Sonra: Allah-u Taâlâ’nın kadim varlığını, İsa’nın mahluk varlığında
gördüler..
 Bu yolda söz ettiler..

Bütün bunlarteşbih içinde tenzihtir. Yüce Allah’a lâyıktır.. Lâkin bu durumu,
anlatılan üçlü varlığına tahsis ettikleri için, Tevhid ehli derecesinden düştüler..

Ancak bunlar: Muhammedilere diğerlerinden daha yakındır..

Şundan kiAllah’ı insanda müşahede edenin müşahedesi; kemâl itibarı ile,
Allah’ı mahlukatın diğer çeşitlerinde müşahede edenlerin tümünden daha üstündür..

Onların bu manayı, İsa’nın hakikatında müşahede etmeleri, sonunda onları
hakikatı keşfe götürür.. Haliyle, iş meydana çıktıktan sonra..

O zaman bilirler ki: Âdemoğlu, karşılıklı duran aynalar gibidir.. Onların
her birinde, diğerinde ne varsa.. onda da vardır..

İşte o vakitYüce Allah’ı kendilerinde müşahede eder, onun mutlak tevhid
yolunu tutarlar.. Muvahidler derecesine geçerler..

Ama, uzaklık köprüsünü geçtikten sonra..

Bunun sebebi de, itikadlarını tahakküm altına alan, takyid ve hasrdır..

Bunların ibadeti, kırk dokuz günlük oruçtur..

Bu oruçlarına bir pazar günü başlar, bir pazar günü bitirirler..
Bu oruç süreleri içinde, ilk ve son pazardan başka pazarları oruç tutmazlar..

Bu aradaki pazarları oruç tutmamak, onlara mübah olmuştur..

Bu kırk dokuz günden, sekiz pazar çıkınca, kırk bir gün kalır.. Oruç süreleri
budur..

Oruç tutma şekilleri şöyledir: Bir ikindi zamanı başlar, öbür ikindi zamanı biter..
Bu süre içinde gıda olarak hiçbir şey yemezler..

Ancak, ikindilerin bir saat evvelinde yerler.. Bu vakit onların yemek vaktidir..
Böylece, oruçları günde yirmi üç saat olur..

Bu oruçlu bulundukları yirmi üç saat içinde, şarap ve su içerler..
Ancak, gıda olabilecek bir şeyi yemezler.. Meyve falan gibi..

Hâsılı: Bütün bu nüktelerin altında, Allah’ın sırlarından bir sır vardır..

Sonra..

Nasara’nın pazar günleri ve dokuz bayramlarında itikâfları vardır..

Ancak, biz onu anlatmak yolunda değiliz..

Bütün incelikler içinde, toplu ilimler vardır.. Çeşitli işaretler vardır..

Ancak, biz onlardan anlatmayı bırakıyoruz..

Daha önemlisi: Müslümanların ibadetine geçiyoruz..

 

Check Also

İnsan-ı Kamil – Abdûlkerîm Ceylî

             İnsan-ı Kamil                                 Abdûlkerîm Ceylî              Bu eserden beklenen odur ki; Salik için , en ...