İnsan-ı Kamil – 63 / 1. Bölüm (Sair Dinler ve İbadetler)

İnsan-ı Kamil                               Abdûlkerîm Ceylî


Bu eserden beklenen odur ki; 
Salik için , en yüce refikîne ileten ola..
Ama, ince, düşünceli, nazik, kibar arkadaş gibi..


63 – 1.  BÖLÜM

SAİR  DİNLER  VE  İBADETLER

 

BÜTÜN  HALLERİN  VE  MAKAMLARIN  NÜKTELERİ

Bilesin ki..

Allah-u Taâlâ, bütün varlıkları, ancak kendisine ibadet için yarattı..

Dolayısı ile, onların istidatları budur; yaratılış sebepleri de buna göredir..

Asalet cihetinden, bu böyledir..

Bu varlıkta bulunan her şey: Hali ile, sözü ile, fiili ile ancak, Allah’a ibadet
eder.. 
Belki dezat’ı ile, sıfatı ile ibadet eder..

Bu varlıkta bulunan her şey: Allah’a itaat eder..

Bu mana şu âyet-i kerime ile sabittir:

–  “İkiniz de, isteseniz de, istemeseniz de geliniz..”

Dedi;

–  İsteyerek geldik..

Dediler..”   ( 41 / 11 )

Bu hitap, semalara ve yeredir..

Semalardan murad, oranın ehlidir..

Yerden murad ise.. oranın sakinleridir..

Bu manada, Allah-u Taâlâ, bir başka âyet-i kerimede şöyle buyurdu:

–  “İnsanları ve cinni ancak, bana ibadet etsinler diye yarattım..”   ( 51 / 66 )

Resulullah S.A. efendimizin:

–  “Herkes, niçin yaratılmış ise.. Ona müyesser olur..”

Manasına gelen hadis-i şerifi de, onların ibadet ettiklerine şahadet eder..

ÇünküCin ve insanlar, Allah’ın ibadeti için yaratılmışlardır..
Bu ibadet işi de, onlara kolay gelir..

Zira onlar: Zarurî olarak, Allah’ın kullarıdır..

Lâkin: İsimlerin ve sıfatların iktizası değiştikçeibadetler de değişik olur..

Çünkü: Allah-u Taâlâ, HADİ, ismi ile nasıl tecelli ediyorsa.. MUDİLL, ismi ile
de tecelli eder..

Sonra.. MÜN’İM isminin eseri nasıl gerekli ise.. MÜNTAKİM, isminin
zuhuru da gereklidir..

İsimlerinin ve sıfatlarının erbabı değiştikçe, insanlar da hallerinde
değişmektedirler..

Nitekim, bu manada Allah-u Taâlâ şöyle buyurdu..

–  “İnsanlar, tek ümmetten ibaretti..”   ( 2 / 213 )

Yani: Allah’ın kulları idiler.. Onun taatına göre yaratılmışlardı..
Aslî fıtratları bu idi..

–  “Allah-u Taâlâ onlara, müjdeci ve korkutucu peygamberler gönderdi..”
( 2 / 213 )

Yani: Peygamberlere uyan, HADİ ismi cihetinden ona ibadet etsin diye..

Peygamberlere muhalefet eden ise..  ona MUDİLL  ismi cihetinden
ibadet etsin diye..

 

İşte.. yukarıda anlatılan mana icabıdır ki: İnsanlar çeşit çeşit oldu..

Miletler fırka fırka ayrıldı.. Bundan da mezhepler meydana çıktı..

Durum böyle olunca, her taife kendi bildiğinin doğruluğuna zahib oldu..

İsterse bu âlem başkasının gözünde hatalı olsun.. Allah-u Taâlâ, onu
güzel eylemiştir..

Ta ki: Onlar bu halleri ile, yaptıkları işin müessir sıfatının iktizası, kendisine
ibadet edeler..

İş bu manaya, şu âyet-i kerime delâlet eder:

–  “Hareket eden her şeyin, nasiyesinden, ancak Allah-u Taâlâ tutmuştur..”
( 11 / 56 )

Yani: Onlara yaptıran odur.. Bu yapış da onun muradına göre olmaktadır..
Bu muradı ise.. aynen onun sıfatının iktizasıdır..

Sonra..

Allah-u Taâlâ onlarıisimlerinin ve sıfatlarının iktizasınca hesaba çeker..

Bir kimse, onun rububiyetini ikrar ederse.. ona bir menfaatı olmaz..
Aynı şekilde, onu inkâr edenin  inkârı da bir zarar vermez..

Allah-u Taâlâ’nın kemâli icabı, ibadet çeşitlerinden neyi hak etmişlerse..
ona göre, onlarda tasarruf eder..

HâsılıVücudda olan herkes, Allah’a ibadet eder.. Yüce Allah’ın
şu emrine mutidir..

–  “Her şey, ona hamdle, tesbih eder.. Ama onların tesbihini
anlayamazsınız..”  ( 17 / 44 )

Zira onların tesbihineMuhalefet, masiyet, küfür vb. isimler verilir..
Bunların tesbih oluşunu ise.. herkes anlayamaz..

Sonra.. burada:

  “ Anlayamazsınız..”  ( 17 / 44 )

Nefyi cümle üzerine gelmiştir.. Bu manaya göre bazıları anlayabilir. Yani:

–  “Onların tesbihini anlayamazsınız..”   ( 17 / 44 )

Toplu olarak, ezcümle söylenmiştir ki:

–  Bazıları anlayabilir..

Demektir..

Bilesin ki..

Allah-u Taâlâ, bu âlemi yarattı.. Âdem’i cennetten indirdi..

Âdem dünyaya inmeden önce, bir velî idi..

Dünyaya indikten sonra, Allah-u Taâlâ ona nübüvvet verdi..

Nübüvvet ise.. teşridir; tekliftir..

Dünya dahi, âhiretin aksine teklif yeridir..

 

Âdem orada velî idi.. Çünkü orası, keramet, müşahede yeri idi..
Bu ise.. Velâyet halidir..

Bundan sonra.. babamız Âdem kendi özünde velî oldu.. Taa, zürriyeti
zuhur edinceye kadar..

Böyle olunca, onlara Resul olarak gönderildi.. Allahın emrini
onlara talim eder oldu..

Allah-u Taâlâ’nın ona indirdiği suhuf vardı..

Çocuklarından onu okuyup öğrenen zarurî olarak iman etti..
Zira onda, öyle açıklamalar vardı ki:

 Düşünen bir kimsenin onu reddetmesi  mümkün değildi..

İşbu zümre, ona iman edenlerdi..

Ancak, onu öğrenmekten geri kalarak, kendi lezzetine dalıp hevasına tabi
olanı, gaflet zulmeti alır; dünya gururuna daldırır..

Bundan sonra da alır; inkâra ve imansızlığa götürür..

Yani: Allah-u Taâlâ’nın Âdeme indirdiği o suhufta bulunanları, inkâra ve
imansızlığa..

Bunlar küffar güruhudur..

 

Sonra..

Âdem vefat etti..

Zürriyeti de parti parti ayrıldı..

Bir zümre, Âdem’in a.s. Allah’a yakınlığına inandı.. Bu inanışı onu, Âdem’in
suretinde taştan bir heykel yapmaya kadar götürdü..

Bunu yapmakla zannına göre, ona hizmet vazifesini koruyordu..

Devamlı o heykeli müşahede etmek sureti ile, ona sevgi yolunu koruyordu..
Belki, kendisi de bu yoldan Allah’a yakınlık peydah ederdi..

Zira o biliyordu ki: Hayatta Âdem’e a.s. hizmet, Allah’a yakınlık vesilesidir..
Sandı ki: Âdem’in heykeline hizmet de aynı şeydir..

Bunlardan sonra bir başka zümre geldi..

Bu yeni gelenler, hizmet anlayışını kaybettiler.. Doğruca, yapılan suretin
kendisine ibadet ettiler.. Bunlar: Putlara tapanlardı..


Bunların dışında kalan bir tayfa da, akılları ile kıyas yoluna saptılar..
Bu sapış sonunda; puta tapanları tezyif ettiler..

Bunlardan bir kısmı dedi ki:

–  Bizim, dört tabiat unsuruna ibadet etmemiz icab eder.. Zira âlem:
Hararet, bürudet, yübuset ve rütubetten ibarettir..

Asıl olana ibadet etmek, fer’e ibadet etmekten daha uygundur..
Putlar,ibadet eden kimsenin fer’idir..

Zira, onun aslı ibadet edendir.. Yani: Kendisi yapmıştır..

İşbu kıyas sonunda, tabiî unsurlara ibadet etmeye koyuldular..

Bunların adıTabiiyyun, oldu..

 

Anlatılanların dışında kalan bir zümre de, yedi yıldıza ibadet yoluna gittiler..

Dediler ki:

–  Hararet, bürudet, yübuset ve rütubetten hiç biri, tek başına hareket edecek
durumda değildir.. Dolayısı ile, bunlara ibadette fayda yoktur..

En uygunu bu yedi yıldıza ibadet etmektir..
Bu yedi yıldız şunlardırZuhal, Müşteri, Merih, Şems, Zühre, Utarit, Kamer..

Zira bunların her biri, kendi başına hareket edebilir durumdadır..
Varlıktaki müessir bir hareketle, kendi felekinde seyreder..

Dolayısı ilebazan faydalı olurlar; bazan da zararlı olurlar..

En iyisi kendine has tasarrufu olana ibadettir..

Sonra.. bu yıldızlara ibadete koyuldular..

Bunlarfelsefecilerdir..

 

Bunlardan bazıları dahinura ve zulmete ibadet yoluna gitti..

Bunlar şöyle diyorlardı:

–  Yalnız nurlara ibadet, öbür yanı yitirmektir.. Zira bu varlık:
Nur ve zulmete inhisar eder.. Ama en uygunu, bunlara ibadet etmektir..

Bunun üzerine mutlak nura ibadet yolunu tuttular.. Ama, yıldız veya
başka bir ayırım yapmadılar..

Ve.. mutlak zulmete ibadet ettiler. Nasıl tecelli ederse etsin;
hiçbir ayırım yapmadılar..

Nurun adına:

–  Y e z d a n..

Dediler.. Zulmetin adına da:

–  E h r e m a n..

Dediler..

Bu tayfanın adı da: Saneviye’dir..

 

Bunların dışında bir tayfa ise.. ateşe ibadet yoluna gittiler..

Şöyle dediler:

–  Hayat, hararet-i griziyeden ibarettir.. Ve bu: Manadır.. Bunun sureti ise..
varlıktır.. O da ateştir.. Ve o: Tek başına varlığın aslıdır.

Bundan sonra.. ateşe ibadet ettiler..

Bunlar Mecusîlerdir..

 

Bunların dışında kalan bir tayfa da, başlıca ibadeti terk ettiler..

Böyle etmelerinin sebebi, şu yoldaki kanatları idi:

–  İbadet faydasızdır.. Zaman, ilâhî fıtrat yönünden neyi icap ettiriyorsa..
onu meydana getiriyor..
 Bu yolda olan olur..

Durum böyle olunca ancak; İçindekini dışa atan rahimler vardır.. Bir de,
onları tutan yer..

Bu zümrenin adı: Dehriyyun’dur..

Ayrıca: Mülhidler, ismi dahi verilir..

 

Gelelim kitap ehline..

Bunlar fırka fırka ayrılır.. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

BERAHİME:

Bunlar, İbrahim a.s. dini üzerine oldukları kanaatındadırlar.. Onun
zürriyetinden olduklarını sanırlar.. Bunların kendilerine has ibadetleri vardır..

YAHUD:

Bunlar, Musevî’lerdir..

NASARA:

Bunlar da İsevî’lerdir..

MÜSLÜMANLAR:

Bunlar da, MUHAMMEDÎ’lerdir..

Bunlar on millete ayrılır.. Bu on millet, çeşitli milletlerin aslıdır..
Teferruata geçilecek olsa, bitmez.. O kadar ki çoktur..

Hepsinin dayanağı şu on millettir:

1.  Küffar..
    2.  Tabaiyye..
   3.  Felâsife..
     4.  Seneviye..
  5.  Mecus..
     6.  Dehriyye..
      7.  Berahime..
  8.  Yahud..
   9.  Nasara.. 
     10.  Müslimun..

Bu anlatılan taifeden hangisi olursa olsun; Allah-u Taâlâ: Bir kısmını,
cennet için; bir kısmını da, cehennem için yaratmıştır..

Hele geçmiş zamanlardaki küffara bir bak: O zaman da peygamberlerin
daveti ulaşmayan bölgelerde oldukları halde, yine ikiye ayrılmışlardır..

Onların bir kısmı hayır işlemiş; Allah-u Taâlâ, cennet mükâfatı vermiştir..

Bir kısımları da şer işlemiş; Allah-u Taâlâ cehennemle cezalandırmıştır..

Kitap ehlinin durumu da budur..

Şeriat gelmeden evvel, onlar için hayır şuydu:
Kalblerin kabullendiği, nefislerin sevdiği, ruhların hoşlandığı..

Şeriat geldikten sonra da, onlar için hayır şu oldu:
Allah’ın kullarının ibadet emrine uyması..

Şeriatın nüzulünden önce şer ise.. şu idi:
Kalblerin kabul etmediği, nefislerin kötü gördüğü, ruhların acı duyduğu..

Şeriatın nüzulünden sonra ise.. şer: Allah’ın kullarına yasak ettiği
şeyler oldu..

 

Bütün bunlar, Allah’a ibadet ederler.. Ama, nasıl ibadet etmeleri
uygun ise, öyle..

Zira onlarıAllah-u Taâlâ zatı için yaratmıştır.. Kendileri için değil..

Onlar, hakkı olduğu şekilde, Yüce Hakkındır..

 

Sonra..

Sübhan olan Yüce Allah, bütün bu milletleri: İsimlerinin, sıfatlarının
hakikatı olarak 
yaratmıştır.. Hepsine zatı ile tecelli eylemiştir..

Bu sebepleBütün zümreler, ona ibadet ederler..

 

Check Also

İnsan-ı Kamil – Abdûlkerîm Ceylî

             İnsan-ı Kamil                                 Abdûlkerîm Ceylî              Bu eserden beklenen odur ki; Salik için , en ...