İnsan-ı Kamil – 62 / 3. Bölüm (Semalar ve Yerler)


İnsan-ı Kamil                                       Abdûlkerîm Ceylî


Bu eserden beklenen odur ki; 
Salik için , en yüce refikîne ileten ola..
Ama, ince, düşünceli, nazik, kibar arkadaş gibi..


62 – 3. BÖLÜM

SEMALAR VE YERLER

ALTINCI  SEMA


Bu semanın aslı, himmet nuruna dayanır..

Buranın cevheri şeffaftır; ruhanîdir..

Rengi: Mavidir..

Bu semanın yıldızı: Kayyumiyet sıfatının mazharıdır..
Deymumiyet  ( devamlılık ) sıfatının mazharıdır..

Parlak, uzayan bir nura sahiptir..

Ve.. adıMÜŞTERİ’dir..

 

Musa’yı a.s. bu makama yerleşmiş gördüm..

Ayaklarını bu semanın sathına koymuştu.. Sağ eli ile de
sidre-i müntehanın ayağından tutmuştu..

Rububiyet tecellisi, şarabı ile sarhoş olmuştu..

Ulûhiyet izzeti onu hayran kılmıştı..

Onun ilim aynasına, kâinatın şekilleri çıkmıştı..

Onun benliğinde, Deyyan olan yüce sultanın rububiyeti tecelli eylemişti..

Onun görüntüsü bakanı dehşete düşürür..

Ona gelen, ondan sadır olan iş, bakanı titretir..

 

Edepli olarak önünde durdum..

Tahkik mertebesine uygun bir şekilde ona selâm verdim..

Başının ezelî sarhoşluğundan kaldırdı, bana:

–  Merhaba.. hoş geldin..

D e d i..

Bundan sonra ona şöyle dedim:

–  Ey efendim; dürüst konuşan, doğru hitap eden, şunu haber verdi:

–  “Beni hiç göremiyeceksin..”   ( 7/143 )

Hilati, sana yüce Hak canibinden nazil olmuş..

Halbuki sen hiç de hicap ehli değildin.. Bu hayret veren halden
bana haber ver..

Şöyle anlattı:

–  Bilesin ki..

Ben, kendi arzımın şehrindenhakikatımın farzına yöneldiğim zaman;
kalp dağımın canibindenRabbımın dili ile bana nida geldi..

Bu nidaEzeliyet nurlarını taşıyordu ve mukaddes vadide ahadiyet
ağacından şöyle geliyordu:

–  “Gerçekten benim.. Ben Allah’ım.. Benden başka ilâh yoktur..
Bana ibadet et..”   ( 20 / 14 )

Eşyaya emri nasılsa, o şekilde ibadetimi yaptım.. ona sena eyledim..
Bu senam, onun isim ve sıfatlarının hakkı üzere oldu..

İşte.. bundan sonradır ki: Benim için rububiyet nurları tecelli eyledi..
Beni benden aldı..

Bu lika makamından bekayı istedim.. Halbuki, sonradan yaratılmış için,
kadimin zuhurunda sebat muhaldir..

İşte.. o zaman; sır dilim, bu büyük işe tercüman olarak şöyle söyledi:

–  “Rabbım, bana görün; sana bakmak istiyorum..”   ( 7 / 143 )

Şöyle demek istiyordum:

–  Mukaddes huzurunda, benliğimi zatına kat..

İşte.. o zaman, o canibten şu cevabı işittim:

–  “Beni hiç göremiyeceksin.. Ancak, dağa bak..”   ( 7 / 143 )

Ki o dağ ezelde nurumdan yaratılan zatındır..

–  “Eğer yerinde durursa..”   ( 7 / 143 )

Yani kadim zat, sultanlığını izhar ettikten sonra yerinde durursa..

–  “İşte o zaman beni görürsün..”   ( 7 / 143 )

–  “Ne zaman ki, Rabbı dağa tecelli eyledi..”   ( 7 / 143 )

Manasınca, beni ezel hakikati cezbeyledi.. Kadim zat, yaratılmış mahluka
üstün geldi..

–  “Böylece, dağ un ufak oldu.. Dolayısıyla Musa da bayılıp düştü..  ( 7 / 143 )

Böylecekadim zatta ancak kadim zat kaldı..

Ancak azim olan zat, azametle tecelli eyledi..

Bu öyle bir şeydir ki: Tam anlatmak mümkün değildir.. Onu bir manaya
sığdırmak ise..  caiz değildir..

Bu işin mahiyeti ne görülür; ne de bilinir.. Ne de onun künhü, idrâk edilir..

Ezel tercümanı, bu hitaba mazhar olduktan  sonra.. ümmül kitaptan aldığını
size haber verdi..

Tercümanlığını doğru, dürüst yaptı..

 

Bundan sonra onu bırakıp gittim.. Onun denizinden avuç avuç nekadar
içmem kabilse o kadar içtim..

 

Bilesin ki..

Allah-u Taâlâ, bu semanın çevre uzunluğunu, 22.066 ( yirmi iki bin altmış altı )
sene, 8 ( sekiz ) aylık yol uzunluğunda yaratmıştır..

Bu semanın yıldızı olan Müşteri, her saatte, 919 sene, 5 ay, 27 tam ve
½  günlük mesafe kat eder..

Bu felekin tümünü 24 saatte tamamlar.. Felek-i kebirin tümünü de, on
iki senede alır.. Bu şekilde, büyük felekten, her sene bir burç almış olur..

 

Allah-u Taâlâ, bu semayı himmet nurundan yarattı..

Mikâil’i de, bu semadaki meleklerin üzerine tevkil eyledi..

Bunlar, rahmet melekleridir..

Bunlar, peygamberlerin miracında vasıta olurlar.. Allah-u Taâlâ, bunları
böyle yarattı.. Velîlerin de yükselmelerine yardımcıdırlar..

Allah-u Taâlâ, bunları; kimin için gerekli ise.. hakikatleri onlara ulaştırmak için yarattı..

Bunların âdeti, düşüğü yükseltmektir.. Zor engeli de kolaylaştırmaktır..

Bunlar, yeryüzünde cevelân eder dururlar.. Şu sebeple ki: Ora ehlini
kapalı zulmetten alalar..

Bunlar, diğer melekler arasında, hem ehl-i kabz hem de ehl-i basttırlar..

Ayrıca bunlar, rızık sahiplerine rızıklarını ulaştırmaya memurdurlar..
Hali ile, nekadar uyarsa o kadar..

Allah-u Taâlâ, bunları şen ve neşeli kılmıştır..

Bunlar melekler arasında duâları  makbul olarak tanınırlar..

Bir kimsenin lehine duâ ettikleri zaman, duâları makbul olur..

Bir hasta üzerine gittikleri zaman, onun hastalığı geçer; hoş olur..

Resulullah S.A. bu manaya işaret olarak şöyle buyurdu:

–  “Bir kimsenin:

–  Âmin!..

Deyişi, meleklerin:

–  Âmin!..

–  Deyişine raslarsa, duâsı makbul olur..”

Ancak, her meleğin duâsı makbul olmaz.. Her hamd edenin senası da
yerini bulmaz..

 

Sonra..

Ben, bu semadaki melekleri, sair canlı hayvanatın şekli üzerine
yaratılmış gördüm..

Şöyle ki:

Onlardan bazılarını Allah-u Taâlâ, kuş şeklinde yaratmıştı.. O kadar çok
kanatları vardı ki: Sayıya gelmezdi..

Bunların ibadeti sırlara hizmetçiliktir.. Ve.. o sırları zulmet bataklığından
alıp, nurlar âlemine çıkarmaktır..

Onlardan bazılarını da Allah-u Taâlâ, nişan vurulmuş atlar şeklinde yaratmıştı..

Bu mükerrem taife meleğin ibadeti ise.. kalbleri, bu şehadet âlemi zindanından
alıp, gaybler âlemi fezasına yükseltmektir..

Onlardan bazılarını da, Allah-u Taâlâ, gayet güzel binek atları şeklinde
yaratmıştı..

Bunların ibadeti ise.. nefisleri bu his âleminden alıp manalar âlemine
çıkarmaktır..

Onlardan bazılarını da, Allah-u Taâlâ, katır ve himar şeklinde yaratmıştır..

Bunların ibadeti: Hakiri yükseltmek; kırığı yerine getirmek, azdan çoğa
gitmektir..

Allah-u Taâlâ, bunlardan bazılarını da insan şeklinde yaratmıştı..

Bunların ibadeti ise.. din kaidelerini korumaktır..

Bunlardan bazılar da, yaygın cevherler ve arazlar şeklinde yaratılmıştı..

Bunların ibadeti ise.. hasta cisimlere sıhhatlarını iade etmektir..

Bunlardan bazıları da, hububat, sular vs. yenen ve içilen şeyler şeklinde
yaratılmıştı..

Bunların vazifesi ise.. sair mahlukattan alıp, rızık sahiplerine rızıklarını
ulaştırmaktır..

 

Sonra..

Bu semada bazı melekler gördüm.. Bunlar karışık mizaçta yaratılmıştı..

Şöyle ki:

Birinin yarısı ateş, yarısı su idi. Hatta kar olmuştu..

Ne su ateşi, söndürebiliyordu; ne de, ateş suyu o aldığı şekilden
çevirebiliyordu..

 

Bilesin ki..

Mikâil a.s. bu sema yıldızının ruhaniyetidir..

Bu semada duran sair meleklerin hâkimi odur..

Burayı, Allah-u Taâlâ, onun aslî yeri eyledi..

Onun minberi sidre-i müntehanın sağına düşer..

 

Mikâil’e, Resulullah S.A. efendimize nisbetle anlatılan burakın durumunu
sordum..

–  Bu yüce makamdan mı yaratılmıştı?..

Deyince:

–  H a y ı r..

Dedi; sonra devam etti:

–  Muhammed’e S.A. perdelerin tekâsüfü yoktur.. Onun sırrı,
nur semasından inmemiştir..

Burası akl-ı evvelin kaynağıdır.. En faziletli ruhun menşeidir..

Onun burakı, bu sağlam makam felekinden olmuştur..

Onun tercümanı ise.. Ruh-u Emin nam Cibril’dir..

Ondan başka peygamberlerin ve sair kâmil velîlerin bineği ise.. sefir-i âlâda
olup, bu semanın seçme atlarına binerler..

Onlara biner; bu tabiat arzı bataklığından çıkarlar.. Hattayedinci semaya
geçerler..

Bundan sonra, hiç birinin bineği yoktur.. sıfattan başka..

Tercümanları da artık olmaz; zattan başka..

 

YEDİNCİ  SEMA

Burası, mükerrem Zuhal semasıdır..

Buranın cevheri şeffaftır; ama siyahtır.. Tıpkı: Karanlık gece gibi..
Allah-u Taâlâ, bunu akl-ı evvel nurundan yarattı..

Ve.. bunu: Konakların en değerlisi eyledi..

Onun siyah renkli olması: Yüceliğine ve uzaklığına işarettir..

Burası, semaların en faziletlisidir. Kâinatların en yücesidir..

Bu yüzdendir kiAkl-ı evveli pek kâmil âlim dışında hiç kimse bilemez..

Buranın bir adı da: Keyvan’dır ki, cümle kâinatların âlemini kuşatmıştır..

Sabit yıldızların tümü, bunun kafilesinde, yavaş yürüyüşle seyirlerine,
bu semanın yıldızında, devam ederler..

Bu semanın felek devresi, 24.500  ( yirmi dört bin beş yüz ) senelik
mesafedir..

Bu semanın yıldızı her mutedil saatte, 1020 ( bin yirmi ) sene, 10 ( on )
aylık yol alır..

Büyük feleki ise.. otuz senede alır..

Burada sabit yıldızlardan her biri o kadar yavaş, ağır seyre sahiptir ki;
gidişi belli olmaz..

Onlardan bazıları felekin bir burcunu 30.000 ( otuz bin ) senede alır..

Bazıları da daha uzun zamanda alır; bazıları da daha az zamanda alır..

Bu yıldızların seyri son derece dakik ve uzun bir zaman aldığından
durumu bilinmez.. Bu yüzden, onun seyrine hesapta isim verilmemiştir..

Lâkin keşif ehli, onlardan her yıldızın isimini bilir.. Adı ile ona hitab eder..
Seyrini sorar; cevabını alır.. Felekteki durumu ne ise.. onu anlar..

 

Sonra..

Bu sema, Allah-u Taâlâ’nın bu katı kuşatmak üzere yarattığı ilk semadır..
Altındaki semaları ise.. bundan sonra yarattı..

Ve.. O, akl-ı evvel nurudur ki, mahlukat âleminde ilk yaratılandır..

 

Bu semada İbrahim a.s. gördüm.. Ayaktaydı..

Arşın sağında, kürsînin üstünde bir makamı vardı: Oturmuştu..

Orada, şu âyet-i kerimeyi okuyordu:

–  “Yaşlı halimde bana, İsmail’i ve İshak’ı hibe eden Allah’a hamd olsun..”
( 14 / 39 )

 

Bilesin ki..

Bu semadaki meleklerin tümü MUKARREBUN sınıfıdır..

Her mukarrebunun ise.. Allah tarafından verilen vazifesi kadar derecesi vardır..

 

Bu semanın fevkinde felek-i atlastan başkası yoktur.. O da: Felek-i kebirdir..

Onun sathı kürsî-i âlâdır..

İkisi arasında, ki:

–  Felek-i atlas ile yıldızlar seması..

Demek istiyorum..

Ancak, vehmî ve hükmî üç felek vardır..

Bunların gözle görülen bir varlığı yoktur: hükmen varlıkları kabul edilir..

Şöyle ki:

1.  Heyulâ feleki üzerine gelen, felek-i âlâdır..

2.  Felek-i hebadır..  Pluton

3.  Felek-i anasırdır..

Bu sonuncusu, yıldızlar felekine yaklaşıktır..

Bazı hakim zatlar şöyle demiştir:

–  Orada dördüncü felek vardır.. Ki o: Tabiatlar felekidir..

 

Bilesin ki..

Felek-i atlas, sidre-i müntehanın arsası olup, Kürsî’nin altındadır..
Kürsinin beyanı daha önce geçti..

Sidre-i müntehada kerrubiyyun nam melekler sakindirler..

Onları çeşitli şekillerde gördüm. Sayılarını Allah’tan başkası sayamaz..

Onları, tecellilerin nurları sarmıştı.. O kadar ki, göz kapağını dahi oynatacak
halde değillerdi..

Bazıları yüz üstü düşmüştü..

Bazıları da, diz üstü çökmüştü.. Ki bu, onların ekmeli idi..

Bazıları da, yan üstü yatıp gitmişti..

Bazıları da, kıyamda donup kalmıştı.. En güçlüsü de, bu idi..

Bazıları da, kendi varlığında dehşete kapılmıştı..

Bazıları da, kendi benliğine kapılmıştı..

 

Anlatılan meleklerin öncüsü, yüz melek gördüm..

Ellerinde nurdan direkler vardı.. Her direkte, Allah’ın güzel isimlerinden
bir isim yazılı idi..

Bunların mertebesine yetişen Allah ehli zatları ve kendilerinden başka
kerrubiyyun melekleri onlarla korkuturlar..

 

Anlatılan yüz melekten önde yedi melek daha gördüm:
Bunların adları şuydu:

–  Kerrubinin önderleri..

Bu yedi melekten önde, üç melek daha gördüm; bunlara da:

–  Mertebelerin ehli, temkin ehli..

Adı verilmişti..

Bunların hepsinden önde, bir melek daha gördüm.. Adı: Abdullah, idi..

 

Bu meleklerin tümü: ALÛN, nam meleklerdir..

Bunlar, Âdem’e secde emri almamışlardır..

Bunların üstünde bulunan: Nun, kalem emsali melekler de: ALÛN’dur..

Bunların altında, derece itibarı ile aşağısında bulunan, Cebrail, Mikâil, İsrafil,
Azrail ve benzeri melekler, her nekadar mukarreb melek ise de;
ALÛN değildir..

 

Bu felekte o kadar acaip garaip şeyler gördüm ki, Şerhi bizim takatımız
dışındadır..

 

Bilesin ki..

Allah-u Taâlâ’nın bu âlemde yarattığı feleklerin sayısı, on sekiz felektir..

Bunları şöyle sıralayabiliriz:

1.  A r ş – ı  M u h i t..

2.  K ü r s î..

3.  Atlas.. Ki burası,             Sidre-i münteha felekidir..

4.  Felek-i heyula..

5.  H e b a..                          Pluton                   ->  Yeniden yaratma..

6.  A n a s ı r..                      Zuhal 

7.  T a b a i..                         Neptün – Uranüs

8.  Mükevkep..                      Zuhal                     ->   Ayrıca buraya: Felekler feleki ismi de 
                                                                                  verilir.. 

9.  M ü ş t e ri..                     Jüpiter                   ->   Himmet

10.  M e r i h..                       Mars                      ->   Vehim

11.  Ş e m s..                       Güneş                    ->   Kalb

12.  Z ü h r e..                      Venüs                    ->   Hayal

13.  U t a r i t..                      Merkür                   ->   Fikir

14.  K a m e r..                     Ay                          ->   Ruh

15.  Esir..                             Ateş felekidir..

16.  H a v a..

17.  S u..

18.  T o p r a k..

Bir Bahr-i muhit var ki, Behimut orada yaşar.. ki o: Bir balıktır..
arzı iki omzunda taşır..

Bundan sonra, sırası ile: Hava feleki, ateş feleki, kamer feleki gelir..

Böylece, tekrar, yukarı doğru dönüp yükselir.. Daha önce
yukarıdan aşağı indiği gibi..

 

Sonra..

Bu âlemde, her varlığın kendine göre, geniş bir feleki vardır.. Keşif sahibi,
orayı görür ve orada yüzer.. Oraya ne gerekse onu bilir..

Hâsılı: Felekler o kadar çoktur ki; sayılamazlar..

Nitekim, bu manada şu âyet-i kerime açıktır:

–  “Her biri bir felekte yüzer..”   ( 21 / 33 )

 

Check Also

İnsan-ı Kamil – Abdûlkerîm Ceylî

             İnsan-ı Kamil                                 Abdûlkerîm Ceylî              Bu eserden beklenen odur ki; Salik için , en ...