İnsan-ı Kamil – 49. Bölüm (Sidre-i Münteha)

İnsan-ı Kamil                                 Abdûlkerîm Ceylî

             

Bu eserden beklenen odur ki; 
Salik için , en yüce refikîne ileten ola..
Ama, ince, düşünceli, nazik, kibar arkadaş gibi..

49. BÖLÜM

                                                                  S İ D R E İ  –  M Ü N T E H A


SİDREİ – MÜNTEHA: O mekânın nihayetidir ki, mahluk,
Allah’a vuslat yolculuğunda seyrini orada keser.. Orada kalır..

Ondan sonrası, tek başına Hakka tahsis edilmiştir..

Orada, mahlukun ayağı yoktur..

SİDREİ – MÜNTEHA’nın sonuna varmak mümkün değildir..

Çünkü mahluk, orada bu geçici varlığından soyunmuştur.. Hak varlığında
yok olmuştur.. Örtülmüştür; silinmiştir..

Mahluk, sırf bir yokluğa katılmıştır.. SİDREİ – MÜNTEHA’nın sonunda;
onun için bir varlık, söz konusu değildir..

Anlatılan manaya işaret olarak: Mirac gecesi, Cebrail a.s. Resulullah S.A.
efendimize şöyle demiştir:

–  Eğer bir karış daha yaklaşırsam; muhakkak yanarım..

Burada:

–  E ğ e r..

Manasında söylediğimiz, kelimenin Arapça aslı:

–  L E V..

Edatıdır.. Bu, imtina harfidir.. Yaklaşmanın imkânsızlığını anlatır..
Çünkü oraya yaklaşmak imkânsızdır..

Resulullah S.A. efendimizin verdiği habere göre:
Oraya vardığı zaman: bir SİDR  AĞACI görmüştür.. Bu ağacın yapraklarını da,
fil kulağı şeklinde bulmuştur..

Kayıtsız şartsız bu anlatılanlara iman etmek gerekir.. Sebebi:
Kendi özünden haber vermesidir..

Bu hadis-i şerifin tevilli olması da muhtemeldir.. Ki bu tevilli şekli,
miracımızda bulduğumuzdur..

Onun, zâhirî durumuna göre, söylenmiş olması da mümkündür..

Böyle olunca, misalî tecelligâhlarında öyle bulmuş olur.. Keza,
ilâhî menzil ve manzaralarda da..

Evet.. o, bu halde bir  SİDR  AĞACI  bulmuş olur..

Bu durumu ile, o SİDR  AĞACI, hayalinde hisse bağlı bir şey olur;
kemal gözünde de müşahede edilen..

Böyle olur ki; kendisine, hakikata dayanan bir keşif gele..
Hem suret, hem de mana olarak..

Resulullah S.A. efendimizin verdiği haberler, hemen hemen aynıdır..

Yani: Manaları, yukarıda anlatılan gibidir..
Ki, o miracında  SİDR  AĞACI’nı o şekilde bulmuştur..

Biz onun buyurduğuna mutlak bir surette iman ederiz..

İsterse,  SİDR  AĞACI’nı: Bize ihsan edilen keşif, başka yoldan
kayıtlı olarak buldursun..

Çünkü, onun miracı bambaşkadır; bizimki onun gibi olamaz..

Keşfin bize yaptığı ihsanla: Onun, hadisinin mafhumunu alırız..

Şuna da iman ederiz ki: Anladığımızın ötesinde;  o hadisin,
ilmimizin  yetişmediği nice manaları vardır..

Hâsılı: Bu hadis-i şerifle bize ilâhî keşfin gösterdiği yol:
SİDR  AĞACI ile murad, imandır..

Aynı manaya işaret olmak üzere, bir hadis-i şerif vardır..

Resulullah S.A. efendimiz şöyle buyurmuştur:

–  “Her kim, içini NEBAK  (1)  yemişi ile doldurursa..
Allah onun kalbini imanla doldurur..”


Sözü edilen ağaç yapraklarının, fil kulağı şeklinde oluşu:
İmanın büyüklüğüne ve kuvvetine misaldir..

Onun yapraklarından, birer tane cennet evlerinden her birine ulaşması ise..
o ev sahibinin imanından ibarettir..

Bilesin ki..

Biz,  SİDRE’yi bir YER olarak bulduk; orada sekiz müşahede makamı vardı..

Her müşahede makamında, öyle yüce manzaralar vardır ki;
o manzaraları, çok değişik ve çeşitli oluşları icabı kavramak mümkün değildir..

Bu değişik manzaralar ise.. o müşahede makamı sahiplerinin
zevkleri nisbetinde olmaktadır..

Yukarıda:

–  Y E R..

Dediğimiz zuhur yerlerinde Yüce Hakkın zuhurudur..

Bu zuhur ise: Hakka has hakikatlerde ve halka ait manalarda,
kendisine tecellisinden ibarettir..

Yukarıda anlatılan;  SEKİZ  müşahede makamlarını da  şöyle sıralayabiliriz:

1. Yüce Hakkın zâhir ismi ile tecellisidir..
        Ama kulun batın cihetinden..

 2. Yüce Hakkın batın ismi ile tecellisidir..
        Ama kulun zâhir yönünden.

3. Yüce hak, kulun ruh cihetinden,
       Allah ismi ile, tecelli eder.

4. Yüce Hak burada; kulun nefsi cihetinden
         RAB sıfatı ile tecelli eder..

5. Burası mertebe tecellisidir..
      Ki bu; kulun aklınca RAHMAN’ın zuhurudur..

6. Kulun vehmi ciheti ile,
             Hakkın tecellisi….

7. Hüviyet marifetidir..
    Burada Yüce Hak, kulun isim benliğinde tecelli eder..

8. Zatın marifetidir..
    Ama kulun mutlak yönünden..

Bu makamda yüce Hakkın tecellisi,
kulun zâhir ve batın heykelinde kemâli ile olmaktadır..

Durum anlatıldığı gibi olunca:

Batınla batın, zâhirle zâhir, hüviyetle hüviyet, benlikle benlik olur..

Anlatılan müşahede makamlarının en yükseği burasıdır..
bundan sonrası ise.. ahadiyettir.. orada mahlukun hiç görüntüsü yoktur..

Zira orası, sırf Hakka hastır.. Bu makam, Vacib’ül – vücud olan
zatın özellikleri arasındadır..

Şayet, kâmil kişiye bu tecelliden bir şey gelirse deriz ki:

–  Bu, ilâhî bir tecellidir.. kendisi içindir.. Hakkın orada bir görüntüsü yoktur..
Hiçbir şekilde, o tecelli halka bağlanamaz; mutlaka Hakkındır..

İşte, anlatılan mana icabıdır ki:
Ehlullah, ahadiyet tecellisini halka bağlamayı men etmişlerdir..

Nitekim ahadiyet bahsi daha önce geçti..

Doğruya başarıyı Allah verir..


( 1 )   NEBAK :  SİDR  ağacının yemişidir.
  KÖKNAR..
  Diyenler olduğu gibi:
  Arabistan Kirazı.
Diyenler de vardır..

<– geriileri –>

Check Also

İnsan-ı Kamil – Abdûlkerîm Ceylî

             İnsan-ı Kamil                                 Abdûlkerîm Ceylî              Bu eserden beklenen odur ki; Salik için , en ...