İnsan-ı Kamil – 33. Bölüm (Ümm’ül Kitab)

İnsan-ı Kamil                                 Abdûlkerîm Ceylî


Bu eserden beklenen odur ki; 

Salik için , en yüce refikîne ileten ola..
Ama, ince, düşünceli, nazik, kibar arkadaş gibi..

 33. BÖLÜM

Ü M M’ÜL – K İ T A B

 

ÜMMÜL-KİTAB:  Onun künhü oldu zatında;
Noktadır, ondan olur inşa sıfatında..

O hokka gibidir, harf çıkamaz üstüne;
Vücud yaprağının tertibi yargısında..

Nokta konmayan harfler işaret sayılır;
Kadim sıfata bağlı şeylere zatında..

Noktalılar ibarettir olandan yana;
Şöyleki: Arız olmuştur noktalarında..

Harfler ki dizildi işte o hal içinde;
Kelâm olur, konuşur sırf mahlukatında..

Bilesin ki..

ÜMM’ÜL-KİTAB: Zatın künhünden ibarettir..

Burada anlatılan mahiyet için; bazı yönlerine göre:

–  Hakikatlerin mahiyetleri..

Denir ki; bunlara: Bir nam, bir vasıf, varlık, yokluk, Hak veya halk gibi isimlerin
hiç biri mutlak olarak verilemez..

KİTAB: Mutlak varlıktan ibarettir: onda yokluk yoktur..

Mahiyetin aslı: ÜMM’ÜL-KİTAB’dır.  Çünkü varlık ona derc edilmiştir..

Tıpkı: Harflerin, şişe içindeki mürekkebe derc edildiği gibi..

O şişe içindeki mürekkebe: Harflere ait isimlerden hiçbir şeyin ismi verilemez..

İsmi verilemeyen bu harfler: İster noktalı cinsinden olsun; isterse noktasız..

Harflerin başka bir açıklaması, ayrıca, bu babda gelecektir..

İşte.. mahiyetin künhü de, şişe içindeki mürekkeble harflere benzer..

Ona: Varlık veya yokluk ismi verilemez…

Çünkü: Akılla bulunacak gibi değildir..

Akılla bilinmeyen bir şeyi hükme bağlamak ise.. muhaldir..

Durum, anlatıldığı gibi olunca, onun için:

–  Haktır..

–  Halktır..

–  Gayrıdır..

–  Aynıdır..

Gibi sözler edilemez.. Durumuna göre o: Bir mahiyetten ibarettir..
Tabire sığmaz.. Yani Tarif edilemez..

Ancak.. bu anlatılanın her yönüyle zıddı olan bir durum vardır ki o: Ulûhiyettir..

Bir itibara ve bir yüze göre: Ulûhiyet, her haliyle eşyanın mahallidir..
Varlık südur ettiği mahaldir.. Vücud orada akılladır..

İsterse akıl: Hakikatlerin mahiyetinde varlığın olmasını bilkuvve gerektirsin..

Tıpkı: Hurma ağacının tohumunda var oluşunu akıl yolu ile bilkuvve kabul ettiği gibi..

Ancak, müşahede durumu: Ondan gelen varlığı, bilkuvve değil; bilfiil ondan çıkarmaktadır..

Zat-ı ilâhî iktizası için böyle..

Lâkin, mutlak icmal o hal üzeredir ki, akla şöyle demeyi hükmetmiştir:

–  Varlık, hakikatlerin mahiyetinde bilkuvve vardır..

Yani: Şühudun hilâfına..

Zira şühud: Mücmel olan işi, mufassal olarak anlatır..

Şu şekilde ki: Bu tafsil, icmali üzerine baki kalır..

Ancak, bu zevke bağlı şühudî bir iştir.. Akıl onu bakış yönüyle idrâk edemez..

Ama anlatılan mahalle vâsıl olduktan sonra, eşyanın tecellisi de, kendisine gelince:
Onu olduğu gibi idrâk edip kabullenir..

Bu manaları, bir başka yönüyle ele alacağız..

Şimdi sen:

–  K İ T A B..

Denince, bunun mutlak varlık olduğunu bilirsen, şu mana sana açılır:

Kendisine, varlık veya yoklukla bir hüküm verilemeyen emir işte:
ÜMM’ÜL-KİTAB’dır..

Bu ÜMM’ÜL-KİTAB ise:

–  Hakikatlerin mahiyeti..

Şeklinde bir isim alandır..

Sanki KİTAB ondan doğmuştur..

Kaldı ki, KİTAB için, ancak mahiyetin künhüne ait iki yüzden biri vardır..

O iki yüzün, biri varlık: diğeri de yokluktur..

İşbu sebepledir ki:
Anlatılan mahiyet, ne varlığa ne de yokluğa dair bir ibare kabul eder..

Çünkü onda sayılan bu yüzlerden hangisi olursa olsun; onun daima bir zıddı vardır..
Varlık olsa, yokluk gelir; yokluk olsa, varlık çıkar..

Yüce Hakkın, Peygamberine S.A. inzal buyurduğu kitaba gelince, bu:
Mutlak varlıktan ibarettir..

Bu da: Hakikatler mahiyetinin üstte anlatıldığı gibi bir yüzüdür..

Bu mutlak varlığa karşı, bir marifet sahibi olmak ise.. işte o kitabın ilmidir..

Bu manada, şu âyet-i kerimeleri almak yerinde olur:

–  “Hangi şey olursa olsun; onu imam-ı mübinde saydık..”   ( 36 / 12 )

–  “Ne yaş, ne kuru kalmış; hepsi kitab-ı mübine alınmıştır…”   ( 6 / 59 )

–   “Hangi şey olursa olsun; onu tam ayrıntıları ile anlattık..”   ( 17 / 12 )

Şimdi..

S a n a:

a)  ÜMM’ÜL-KİTAB; künhün mahiyeti olduğunu anlattık..
b)  KİTAB ise.. mutlak varlık – vücud – olduğu açıktan belli oldu..

Evet.. yukarıda anlatılanları, sana öğrettik..

Şimdi sana daha başka şeyleri öğreteceğiz.. Bu: KİTAB üzerine olacaktır..

Bilesin ki.

KİTAB:

Surelerden;
b)  Âyetlerden;
c)  Kelimelerden;
d)  Harflerden ibarettir..

Önce, surelerden başlayıp anlatalım..

SURELER  :

Zata bağlı suretlerden ibarettir.. Bu suretler ise.. kemâl tecellileridir..

Her sure için: Kendisini, başka sureden ayıracak bir mana ihtiyacı vardır..

Tıpkı onun gibi: Kemâl durumu alan her ilâhî suret için bir oluş şekli lâzımdır ki;
o suret, diğerlerinden ayırd edilebilsin..

Bu kadar tenbih kâfi..

Eğer uzatma olmasaydı; zata bağlı suretlerden her biri için;
yüce Allah’ın kitabındaki surelerden her birine ayrı ayrı tenbihler yapardık..

ÂYETLER  :

Hakikatlerin bir araya gelmişinden ibarettir..

Her âyet: Belli manada oluşu yönü ile, ilâhî bir cem haline delâlet eder..

İşbu ilâhî cem: Okunan âyetin mefhumundan öğrenilir..

Tıpkı: Bunun gibi, celâl ve cemal isimlerinden her isim için de bir cem lâzımdır

Ki: İlâhî tecelli o isim yönünden bu cem içinde olur..

..Ve âyet bir cemden ibarettir..  Çünkü o: Çeşitli kelimelerden meydana gelen
bir ibare olmuştur..

Cem: Burada, çeşitli eşyanın şühududur.. Hakka bağlı ilâhi bir göze..


KELİMELER  :

Bu gözle görülen mahlukatın hakikatlerinden ibarettir..

Bu şehadet âleminde taayyün eden..

Demek istiyorum..

HARFLER  :

Noktalı olanlar, ilm-i ilâhîdeki ayan-ı sabiteden ibarettir..

Noktasız olanlarda, iki çeşittir:

BİRİNCİ ÇEŞİT:

Noktasız bir harftir.. Diğer harflerin bununla bağlantısı vardır;
ama onun diğer harflerle bir bağlantısı yoktur..

Bu harfler, beş tanedir:

1.  Elif..
2.  Dal..
3.  Ra..
4.  Vav..
      5.  Lâmelif..

Bu beş harf, kemal iktizalarına işarettir..  Ki onlar da beş tanedir:

1.  Zat..
     2.  Hayat..
  3.  İlim..
       4.  Kudret..
  5. İrade


Bu son sayılan beş şeyden ilk dördünün varlığına yol:  Ancak zatla açılır..

Zatın kemâl durumu ise.. ancak o dördü ile olur..

İKİNCİ ÇEŞİT:

Bunlar da, yukarıdaki harflerin dışında kalan noktasız harflerdir..
Bunlar da dokuzdur.. ( 1 )

Bu harflerin her biri için, diğer harflerle, bağlantı vardır..
Kalan harflerin de onunla bağlantısı vardır..

Bu dokuz harf, insan-ı kâmil’e işarettir..

Çünkü o: Kâmil vasfında; ilâhî olan BEŞ vasıf ile, halka ait DÖRT vasfın
beynini birleştirmiştir..

İlâhî olan beş şey yukarıda sayıldı..

Halka ait olan DÖRT şey ise: DÖRT UNSUR’ dur..Ki halkiyet durumu,
o DÖRT vasıftan doğar..

Sonra İnsan-ı Kâmil harfleri  –  sadece KÂMİL ismi noktasızdır..

Sebebi: Onu kendi sureti üzerine yaratmıştır..

Ancak, şunu da belirtmek icab eder ki: Mutlak olan ilâhî hakikatler, mukayyet olan
insanî hakikatlerden ayrılmıştır..

Çünkü, insan: Kendisini icad eden bir mucide dayanır..

Aslında icad eden kendisi ise de: Başkasına dayanması kendisine verilen
bir hükümdür..

İşte.. anlatılan manaların icabıdır ki: Kendisi başka harflerle bağlantı kurdu..
Başka harfler de onunla bağlantı kurdu..

Biz, bu harflerin hakikatını ve ELİF harfinden çıkışını, ELİF harfinin de,
noktadan meydana geldiğini:

–  EL-KEHF’Ü  VER- RAKİM  Fİ  ŞERH-İ  BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM..

Adlı eserimizde anlattık.. Öğrenmek isteyen sözü geçen esere baksın..

Vacib’ül-vücud olan Hakkın hükmü: Her şey, ona muhtaç olduğu halde
o hiç bir şeye muhtaç olmadan  zatı ile kaim olduğu gibi..

Bu kitapta yazılan noktasız harfler de aynı manaya işarettir..

Şöyleki: Bütün harflerin onlarla bağlantısı vardır; ama onların
hiç bir harfle bağlantısı yoktur..

Daha öncede sayıldığı gibi o harfler:  ELİF,  DAL,  RA,  VAV,  LÂMELİF’ tir ..

Bunların her birine, kalan harflerin bağlantısı vardır.. Ama, bunlardan
hiçbir harfin diğer harflerle bağlantısı yoktur.. Bilhassa:

–  LÂMELİF, iki harftir..

Denemez.. Bu manada açık bir hadis-i şerif vardır..Resulullah S.A. efendimiz
şöyle buyurmuştur:

–  “LÂMELİF, tek harftir..”

Yukarıda anlatılanları da nazara alarak bilesin ki..

HARFLER, kelimeler değildir..  Çünkü ayan-ı sabite:

–  K Ü N  (O L)..

Kelimesini kapsamı altına girmez…

Ancak, aynî bir icad zamanında, ayan-ı sabitenin durumuna gelince:
O kelimenin çok yükseğindedir..

Böyle olunca: Onun ilmî taayyününde, tekvin ismi kendisine dahil olamaz…

Çünkü: ayan-ı sabite Hak’tır; halk değildir..

H a l k:

–  K Ü N  (O L)..

Kelimesi kapsamına giren şeylerden ibarettir..

Böyle olunca: Anlatılan vasfa göre, ayan-ı sabite, sonradan yaratılan hadis olmamıştır..

Ancak, hükmî bir girişle, hadise katılmıştır..

Bu da, o hadis şeylerin durumları itibarı ile, ihtiyaçları içindir..

Bu ihtiyaç ise.. hadis varlığın kendi özünde, kadim zata dayanmasından gelen bir ihtiyaçtır..

Bunun beyanı, bu kitapta daha önce  de geçti..

Şu manaya dikkat et..

–  HARFLER..

Diye tabir ettiğimiz ayan-ı mevcude: – bir bakıma ayan-ı sabite –
ilme bağlı âleme katılmıştır..

Bu ilim ise.. âlime katılmıştır..

Bu ikinci itibara, yani: İlmin âlime katılmasına itibar edilince; ayan-ı sabite –
veya ayan-ı mevcude – kadimdir..

Nitekim bunun ayrıntılı yönü KIDEM bölümünde de geçti..

Buraya kadar anlatılanlardan öğrendin ki; KİTAB: Harfleri, âyetleri
ve sureleri toplamıştır..

Haliyle, bunların hakikatlerine dair yaptığımız işaret üzere..

Şunu da bil ki..

Levh: Kendisinden vücudda tayin edilen bir gerçekten ibarettir.. Haliyle bunun böyle oluşu,
hükmî bir tertib üzeredir..

Hadde hesaba gelmeyen ilâhî iktizaya göre değil.. Zira, böyle sayıya gelmeyen şeyler,
levhde bulunmaz..

Bu bulunmayan şeyler: Tecelliyat ehlinin, cennet ehlinin, cehennem ehlinin
ayrıntılı halleridir..

Ama bunlar, KİTAB’da bulunur..

Çünkü:

a)  KİTAB, küllîdir..  umumîdir..
b)  Cüz’îdir  ve  özeldir..

İnşallah, bunların da ayrıca beyan yeri gelecektir..

Allah. Hak söyler..

Bu yola hidayeti nasib eden Allah’tır..

————–

( 1 )  Bu harfler, tercümemizde esas aldığımız eserde geçmemiştir.. Ancak, bu harflerin şunlar olduğu sabittir:

HA,  SİN,  SAD,  TI,  AYN;  KÂF;  LÂM;  MİM;  HE..

<– geriileri –> 

Check Also

İnsan-ı Kamil – Abdûlkerîm Ceylî

             İnsan-ı Kamil                                 Abdûlkerîm Ceylî              Bu eserden beklenen odur ki; Salik için , en ...