Görünen Herşey Hayal

Çeviri: AylinER
Senkron; İlknur Çakmak
Hazırlayan: Hakan Çakmak

Tüm Gördüğümüz, Hayâl İçinde Hayâlden Başka Bir Şey Değil!

-Gerçek nedir? Gerçeği nasıl tanımlarsınız?

-Varolduğunuzu nasıl biliyorsunuz?

-Sezgisel olarak..

-Sezgi bir kanıt değildir. Bu konuda ne gibi somut bir kanıt mevcut?

-Hmm.. Düşünüyorum öyleyse varım!

-Bu iyi, bu çok iyi!Ama başka birşeyin varolduğunu nasıl biliyorsun?

-Algı araçlarım sayesinde.

-Bu kötü, gerçekten kötü. Şimdi dinle beni. İşte büyük soru geliyor:Senin algılama araçların vesilesi ile algıladıklarının doğru olduğunu nereden biliyorsun?

– …eğer neyi kokladığından, hissettiğinden ya da tattığından bahsediyorsan, bu açıdan baktığımızda “gerçek”; beynin elektrik sinyallerini yorumlamasıdır.

-Varmak istediğim nokta şu:tecrübe ettiğin tek şey sadece algılama araçları vasıtasıyladır.Sadece elektriksel impulslarından oluşan bu duyusal-algısal veriler senin bilişim merkezini uyarır.

-Bir başka deyişle, dış dünya hakkında tüm bildiğim, elektriksel bağlantılarım kadar iledir.

-Kesinlikle.

– Tamam. O zaman bu şu demek: dış dünyanın nasıl olduğu konusunda gerçek anlamda bir fikrim aslında yok!

-evet, işte bu!

– …dolasyısıyla hafif el yordamı ile “gerçeğin ne olduğunu” tespit etmeye çalışan kör insanları gerçekten de seviyoruz!…

-Dünyayı sadece “eğer”lerle algıla. Bir bilinç üzre dünyamızı oluşturuyoruz. Bu evren,alem bilinç üzerine kurulu. Dünya-evren bilinçtir.Bilinç herşeyin temelidir. Kuantum fiziği bunu apaçık ortaya koymakta.

– Sadece “ölçme” konusunu dile getirin ve kuantum fizikçisinin gözlerinde gözündeki  korkuyu görün. Ölçme konusu şudur: Atomu ölçerseniz, sadece belirli bir yerde gözükür!Bir başka deyişle, atom her yerdedir, ta ki bilinçli bir gözlemci ona bakmaya karar verene kadar..dolayısıyla ölçme işlemi ya da gözlemi, tüm evreni yaratmaktadır.

-Bugün *lsd çekmiş genç biri, tüm maddenin düşük titreşimler halinde yoğunlaşması ve nesnel olarak kendini deneyimleyen TEK BİR BİLİNÇ olduğunu, “ölüm” diye bir şeyin olmadığını ve yaşamın sadece bir hayâl olduğunu ve kendimizin de kendi hayâlimiz olduğunu fark etmiştir.

*(young man on acid:argo şeklindeki ifade: uyuşturucu ile bilincin lds adlı madde ile farklı bir boyuta geçmesini işaret ediyor)

-… ve bu pek çok yıldır mistiklerin-sufilerin de tam olarak anlatmaya çalıştığı şeydir. Bu da: “Dünya bir hayâl ve gerçek dünya, evren soyuttur.

-Evren, başlıca titreşimsel şeylerden meydana gelmiştir ve bu da benim kuantum fizikten anladığım şeye bağlanıyor.Çünkü kuantum fizikte, tüm maddenin yapısında var olan ve ondan meydana gelen kuantum dalgalardan, titreşimlerden bahsederiz…

-Atomlar sadece düşünülemez-tasavvur edilemez değil, ayrıca onlar kendileri ile çelişir, ters de düşerler; hem parçacık hem de dalga şeklinde davranırlar ve daha da tuhaf bir hal alır..ona bakmadığınızda dağılmış dalga şeklinde bir davranış, ona baktığınızda da parçacık şeklinde bir davranış ortaya koyar.

-Kuantum fizik hakkında temel varsayımlardan bir tanesi de; tüm maddenin kuantum dalga yapısıdır.Gözlemlenmeyen madde, kendi halinde olan madde, dalgalar halinde hareket eder. Neyin dalgaları?Ses dalgaları, elektrik dalgaları mı?…hayır! aslında bunlar “hiç bir şeyin-hiçlik”in dalgalarıdır.

-..ama bir müziği hayâl edin, o müziği yapabilmek için onu kısımlara ayırmak için bir “es’e-sessizliğe” ihtiyacınız var. Eğer bir gerçeklik yapıyorsanız, o zaman da ikisi arasında bir “boşluğa-uzaya” ihtiyacınız vardır. Dolayısıyla, gerçek, boşluğun-uzayın çeşitli parçalara ayrılmış, bölünmüş halidir.

– Uzayın boş olduğuna inanırız. Ama boş değildir.Uzay canlı, yaşayan varlıklarla, materyallerle doludur. Bunu anlamaya başlamalıyız. Bu bir. İkincisi,işin gerçeği, ki bu artık gerçektir, bedende yaşadığımız deneyim ile, uzaydaki bilgi kanalları vasıtasıyla bedenimizin ötesinde bir etki yaratıyoruz.

-İnsanlara: “ bu masa katı mı?” diye sorsanız, “katıdır bu”, derler. Aslında değildir! Atomlardan meydana gelmiştir ve atomlar katı değildir. Zihnimiz, titreşimsel alanları zahiren görünür fiziksel objelere çevirerek, bunu katı olarak algılar.

-Kaşığı eğmeye çalışma! Bu imkansız!Bunun yerine gerçeği idrak etmeye çalış!

-Hangi gerçek?

-Kaşık yok!

-Kaşık yok?!

– O zaman göreceksin ki; eğilen kaşık değil, biziz!

– Sonuç şudur:Herşey bilinçtir! Yaradılış diye tanımladığımız,kendini farklı şekillerde ortaya koyan sonsuz enerji okyanusudur.

-Şeyler arasındaki boşluk yoktur. Tamamen canlı, yaşayan, titreşen varlıklar mevcut. Dolayısıyla yeni bilim bunu tek bir terimle anlatmalı. Bazıları bunu anlatmada kulağa çok teknik gelecek bir terim kullanıyor: “kuantum hologram”. Apollo’nun astronotu Doktor Edgar Mitchell, buna “doğanın zihni” diyor, Stephen Hawking “Tanrının Zihni” diyor, diğerleri “alan” diye tanımlıyor. 1944 yılında kuantum fizikçi Max Planck, bu “alan”ın varlığını tanımladı ve buna “matrix” adını verdi.O dedi ki: “Gördüğümüz herşey, bedenimiz de dahil, etrafımızdaki dünya, bilinçli, akıllı  bir zihin olmalıdır.” Bu Onun 1944 yılındaki ifadesidir. Bu zihin tüm maddenin matrixidir.Onun bu açıklaması ile aynı adlı film serisi yapıldı ve bugün sahip olduğumuz pek çok fikir ortaya çıktı. -Senin şuandaki görünümün, bizim tabirmizle “kalıcı özgörüntün”.Yani “dijital varlığının zihinsel yansıması”.

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu