3. GÖZ – EPİFİZ BEZİ : İNSANLIK TARİHİNİN EN BÜYÜK ÖRTBASI

çeviri: AylinER
düzenleme: Gültekin Metin
www.okyanusum.com

3. GÖZ -EPİFİZ BEZİ: İNSANLIK TARİHİNİN EN BÜYÜK ÖRTBASI

3. Gözde de denilen, epifiz bezi, vertebre (omurgalı) beyinde küçük bir endokrin, içsalgı bezidir. Epifiz bezi, uyku ve uyanıkla ilgili uyku modülasyon kalıplarını ve mevsimsel fonksiyonları ayarlayan serotonin türevi olan melatonin hormonunu üretir. Şekli küçük bir çam kozalağına benzer ve ismini de ondan alır ve beynin merkezinde beynin iki yarım küresi arasında, iki yuvarlak talamik (talamusa ait) kısmın birleştiği yerdedir.

Her insanın epifiz bezi ya da 3. gözü, size çevreleyen ilâhi haz, coşku hissine sahip olmanızı sağlayan sipiritüel/ ruhani alemin frekanslarına aktive olabiliyor. Epifiz bezi, meditasyon, yoga ya da çeşitli ezoterik doğaüstü metodlarla bir kere uyumlanıp uygun frekanslara ayarlandığında,. Bu durum genelde astral seyahat, astral projeksiyon ya da uzaktan seyr diye bilinen şekilde kişiyi başka boyutlarda seyre geçirir.

Daha ileri uygulamlarla ve eski metodlarla, ayrıca, madde dünyadaki insanların düşünceleri ve davranışlarını kontrol etmek de mümkündür. Evet, garip, ama Amerika, Eski Sovyetler Birliği Hükümetleri ve bazı gizli/gölge organizasyonlar yıllardan beri bu tip araştırmalar yapmaktadırlar ve hayal edemeyeceğimiz kadar da başarılı olmuşlardır.

Epifiz bezi, Roma’da Katolizmde temsil edilmektedir ve epifizi çam kozalağı (pineal) şeklinde resmederler.

Mısırlılar ve Romalılar gibi eski toplumlar, epifizin yararlarını biliyorlardı ve onu geniş sembolojileri içinde bir göz şekli ile sembolize ediyorlardı. Eski Sümerliler, Annunaki Tanrılarını, ellerinde epifiz bezini sembolize eden çam kozalığı tutarken tasvir ederlerdi. Annunaki’nin, epifiz bezini, tüm potansiyeli ile tam olarak kullanmak için, onu nasıl uyaracağını bildiğine inanılmaktaydı.

Daha pek çok kültür, bu 3.gözün gizli sırrını ve onu nasıl kullanacaklarını bilmekteydiler.

Epifiz bezi, ayrıca, Amerikan dolarının arka yüzünde “herşeyi gören göz” şeklinde temsil edilir. Epifiz bezi, birey ya da bireylerden oluşan gruplara epifizlerini kullanmaları ve diğer taraf olan sipirtüel-ruhsal aleme geçmeleri ve fiziksel alemde insanların düşünce ve davranışlarını her an neler olduğunu bilerek kontrol etmeleri için bir referans niteliğinde olan ünlü bir illuminati sembolüdür.

Bu zamana kadar yapılan pek çok araştırma, gecenin belirli saatleri olan gece 1-4 arasında beyinde salgılanan kimyasalların kişinin derununa,özündeki kaynağa bağlanarak, bütünlük, Teklik hissine yol açtığını doğrulamaktadır.
3.gözün gelişmesi ve harekete geçmesi, psişik telepati, ilham, duru görü, lucid rüya, uyku kalitesi, gelişmiş hayal gücü, aura görüşü ve astral projeksiyon gibi tüm bu şeylere kapı açar.

Kişi ve ruh iki ayrı şey şeklindeki illüzyon, 3.göz bağlantısı geliştirildiğinde ortadan kalkar. Varlığın metafizik yolları 3.göze bağlıdır. Örneğin; gerçeklerle insanlığın sınırlarını aşmak arasında dolaştığımız rüyada nasıl uyanık kalacağımız gibi..

Bloke olmuş bir 3.göz, karmaşa, belirsizlik, alaycılık, kıskançlık, kötümserliğe yol açar.

Açık ve titreşen bir 3.gözle, en yüksek kaynaklı semavi –ruhani enerji ile dolabiliriz.

Fiziksel gözler fiziki,madde dünyayı algılarken, 3.göz,ruhla sıkı bir bağlantıyla hakiki alemi, TEK BÜTÜN BİR alem görmektedir.

3. gözün bize sunduğu yararlar ve beceriler listesinde; netlik, konsantrasyon, açıklık, mutluluk, saadet, sezgi, kararlılık ve içgörü vardır.

Fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal seviyede sağlıklı olmak istiyorsanız, epifiz bezinizi aktive ederek,yüksek frekanstaki enerjiye nasıl erişeceğinizi öğrenmeniz lazım. Bu tip şifalanma enerjisinin, bedeninizin ve ruhunuzun frekansını yükseltmesinden dolayı sağlığınız için önemlidir. Bedeninizin frekans değeri sağlığınızda önemli rol oynar. Çünkü, beden performansınızı etkiler. Bu sebepten dolayı, yüksek frekanslı enerjilerle çevrili olduğunuzda sağlığınız da düzelir.Diğer yandan etrafınızda düşük frekanslı enerjiler olursa, sağlığınız bozulur. Bazı frekans araştırmacılarına göre, sağlıklı bir insanın bedeninin frekansı 62 ile 87 megahertz arasında olmalıdır. 62 den düşük frekans değeri, insan bedenini hastalıklara ve rahatsızlıklara karşı zayıf, güçsüz ve korumasız bırakır. İnsan bedeni ne kadar düşük frekans değerine sahipse, rahatsızlıklara ve hastalıklara karşı o kadar elverişli hale gelir. İnsan bedeni 25 megahertze kadar düştüğünde ciddi anlamda ölüm riski artar. 3.göz, kaynağa bağlanmak ve bize evrenin fiziksel duyularımızla algıladığımızdan çok daha fazla mistik olduğunu hatırlatmak için verilen en büyük hediye,nimettir.

Pek çok eski medeniyetler ve sipirtüel-ruhani öğretmen/üstad, 3.gözün aktive olduğunda ve düzgün şekilde çalıştığında sıradan gördüklerimizin ötesine geçememizi sağladığına inanmaktalar. Bir başka deyişle, fiziksel alemin ötesini görmemize yardımcı olabilir. Kişisel olarak 3. Gözünüzün sıradan görüntülerin ötesini görüp göremeyeceğini denemenin bir yolu şudur: İçgörünüze konsantre olun. Bunu yapmak için en iyi zaman; uyku zamanı, yatağa gittiğiniz zamandır. Bir dahaki sefere yatmaya gittiğinizde tam uyumadan önce farkındalığınızı 3.göze verin, 3.gözünüze odaklanın. Bu proses ile 3.gözünüz, beyninizde görüntüler görmenizi ya da hattâ odanızı 360 derecede seyretmenizi sağlayarak, açabilir.

3.gözü aktive etmede bir diğer uygun saatte uykudan uyandıktan hemen sonradır. Yataktan hemen çıkmak yerine, hareket etmeden uzanmaya devam edin ve farkındalığınız onu açma niyeti ile 3.gözünüzün üzerinde olsun. Fiziksel alemin ötesini görmede pineal glandinizi ya da 3.gözünüzü açmak için ne kadar çok pratik yaparsanız, pineal glandiniz de o kadar güçlenir ve daha yüksek frekanslı enerjilere erişme beceriniz de o kadar artar.

Meditasyon yapan pek çok kişi, belirli meditasyon tekniklerinin pineal glandi aktive etmeye yardımcı olabileceğinin farkında. Ama pek çoğu, güneşe bakmanın bu küçük endokrin bezini aktive etmede rol oynadığının farkında değil. Güneşi izleme, güneş doğarken ya da güneş batarken güneşe bakma işlemidir. Bu sürede güneşten gelen ışık o kadar güçlü olmadığı için ona bakmak daha güvenlidir. Güneşe bakma pratiğini yapan pek çok insan, bunun gözler ve epifiz bezi için yararlı olduğuna inamakta.

Güneşe bakmanın epifiz bezini aktive etmeye yardımcı olabileceği fikri, sanki sahte/sözdebilim (pseudoscience) gibi gelebilir. Ama bazı bilim insanları, güneş ışığının epifiz bezini bazı hormonları salgılaması için uyarabileceğini doğrulmakta.

Epifiz bezi ışığa karşı hassastır. Bu yüzden geceleri tamamen karanlıkta uyumanız ve gündüzleri de güneş ışığını almanız gerekir.

Görselleştirme, epifiz bezini aktive etmede ve 3. gözünüzün açılmasını desteklemede her zaman çok güçlü bir yoldur. Bu metod, eğer meditasyon ya da yoga yapmıyorsanız sizin için çok daha rahat bir yöntem olabilir.

3.göz vizüalizasyonu/görselleştirmesi için,öncellikle rahat bir pozisyonda (dik bir şekilde oturarak ya da yatarak) durarak başlayın. Eğer yattığınızda kolaylıkla uyuyabiliyorsanız, o zaman dik bir şekilde oturun. Bedeninizi gevşetmek/rahatlatmak için yapılacak adımları atın. Bunu için bazı gevşeme/ rahatlama teknikleri kullanabilirsiniz. Tüm bedeniniz rahatladığında, nefesinize odaklanın… Her nefes alışınızve verişinizde hafiflediğinizi, gittikçe daha da hafiflediğinizi ve her nefes verişinizde de gerginlik ve endişenin nefesle birlikte gittiğini düşünün, hayâl edin. 3.göz vizüalizasyonu için, dikkatinizi alnınızda iki gözünüzün ortasına verin ve alnınızın parlak indigo (çivit mavisi) ya da mor ışık ile çevrelendiğini, epifiz bezinizin başınızın merkezinde doğrudan parlayan bir bölge olduğunu ve parlak floresan ışığının epfinizden dışarı aktığını hayâl edin. Alnınız karıncalanıp, ısınana kadar, o ışığın gittikçe artan şekilde özellikle de iki kaşınızın arasında, parladığını hayâl edin.

3. göz meditasyonunu bitirmeye hazır olduğunuzda, yavaşça hareket edin ya el ve ayak parmaklarınızı yavaşça oynatın daha sonra gözlerinizi açın ve bir kaç derin nefes alın. Şunu da belirtelim… Eğer 3.göz bölgeniz rahatsız edici şekilde aşırı ısınmışsa, egzersizi durdurun ve biraz lavanta ya da nane yağı koklayın ve alnınıza ıslak bez koyun.

Titreşim halindeki şığa karşı hassas olmanın yanında, pineal gland, manyetik alanları maruz kaldığı için de kısmen aktive olur. Kuşlar ve diğer hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda, pineal glandin manyetik alanları takip ettiği ve navigasyonel merkezi şeklinde bedenin yönünü bulmasına yardımcı olduğu sonucuna varılmıştır. Bu mıknatıs ya da alıcı ve algısal kapasitesi ayrıca, jeomanyetik fırtınaların ve çevresel stresin, epifiz bezini etkileyerek, neden sirkadiyen ritminleri ve melatonin salınımında problemlere yol açtığını da açıklamakta.10.08

Kalp, tüm vücuda işleyen, nüfuz eden güçlü bir elektromanyetik alan yaratır. Kalp, yüksek frekans olan aşk, sevgi ve şefkat ile aktive olduğunda, elektromanyetik alanı büyür ve genişler.

Epifiz bezinin elektromanyetik enerjiye olan hassasiyeti, onun kalp ile beraber titreşip, aktive olmaya başlamasına neden olur ve bu iki organ, beraber titreşmeye devam ederler ve onların yüksek titreşimi, 3.gözün daha büyük ilhamlar, sezgi ve içgörü almasına kapı açar.

Epifiz bezinin mekansal oryantasyonla-yönelmeyle ve sirkadiyen ritmleri ile bağlantısından dolayı, epifiz yüksek oranda uyarılmış olduğunda zaman ve mekan algımız da sıklıkla değişir. Bu tarz deneyimler uzun zamandır meditasyon yapanlar tarafından anlatılmaktadır.

Epifiz bezini uyarmanın bir başka inanılmaz yolu da;üçüncü gözü öpmenin canlandırıcı ve şifa verici bir güç olması. Eğer birisini alnından öptüyseniz, o zaman bunun ne kadar yoğun ve kuvvetli olduğunu bilirsiniz. Bu kadar basit bir şeyin ne kadar duygusal olabileceğine şaşıracaksınız. Alındaki bir öpücük, 3.göze yapılan bir öpücüğü temsil eder. Bu pek çok insanın fark edeceğinden çok daha fazla derin bir şey içerir. Bu kişinin ruhunu öpmek gibi bir şeydir. Diğer insanlar genellikle alnımıza dokunmazlar ama ellerimizden tutarlar.. Ancak alınlarımız farklıdır. Dudaklar alnımıza dokunduğunda, dudaklar sayesinde uyanma hissi oluşur. Bir öpücük epifiz bezini uyardığı gibi hipofiz bezini de uyarır. Sonuçta da melatonin salgılanır. Melatonin aslında iyi bir uyku çekmemize yardımcı olur. Dolayısıyla, alna konulan iyi geceler öpücüğü aslında bazı açılardan yararlı olabilmektedir. Ayrıca, 3.gözü öpme, güvenlik hissinin yanı sıra sizin iyi hissetmenizi de sağlar. Eğer bundan biraz olsun kuşku duyuyorsanız, yakın arkadaşlarınızla ve ailenizle ya da eşinizle bunu bir deneyin.. Rahatlamak ve sakinleşmek için onların size, sizin de onların ilahi dokunuşuna izin verin. Bunu ne kadar çok yaparsanız sonuçlarını o kadar fazla fark edip, göreceksiniz. 3.gözü öpme, herkes için– tabii etrafında doğru insanlar ve uygun çevre olduğu takdir de– çok canlandırıcı, mutluluk verici bir deneyimdir.

1990’ların sonlarında Jennifer Luke adlı bir bilim insanı, sodium floridin epifiz bezine etkisine dair çalışma yapar. Luke, beynin ortasında bulunan epifiz bezinin, florid için bir hedef olduğunu bildirir. Epifiz bezi, floridi, bedendeki kemikler de dahil vücuttaki diğer fiziksel maddelerden daha fazla absorbe etmekte ve emmektedir. Epifiz bezi tıpkı bir mıknatıs gibi sodyum floridi çeker. Bu da epifizin kireçlenmesine ve bedendeki tüm hormonal işlemin etkin bir şekilde dengelenmesine engel olur.
Daha sonra yapılan çeşitli araştırmalar da sodyum floridin beyindeki en önemli bezde absorbe edildiğini kanıtlamıştır. Sodyum florid, beynimizdeki en önemli salgı bezimize saldırıda bulunmaktadır. “Sodyum Florid” diye bilinen bu kimyasal, yüksek frekanslara bağlantı kurma becerimizi yok ediyor ve tüm potansiyelimizi kilitliyor, bloke ediyor. Sodyum florid, yiyeceklerde, içeceklerde, banyolarda, içme sularında bulunur.. Sodyum florid, Amerika’daki içme sularının %90’ına konmaktadır. Marketlerde satılan su filtreleri floridi filtre etmez, tersine sadece ozmoz ya da su damıtma ile filtrelenebilir. Bunun en ucuz yolu da bir su tamıtıcısı almaktır.

Sodyum florid yiyeceklerimizde ve hattâ neredeyse gün içinde kullandığımız tüm diş macunlarında bulunur. Bu büyük tezgah, insanları kolaylıkla kontrol etmek ve kolayca itaat etmemiz için kurulmuştur.

Florid, ilk olarak Naziler ve Ruslar, konsantrasyon kamplarında kampta bulunanları otoritenin sözünü dinleyen ve otoriteyi sorgulamayan bir hale getirmek için sularına sodyum florid katmışlardır.

Ben bir komplo teoristi değilim ama eğer ruhun tohumunu alırsanız, bu bizi Allâh’ın, içimizdeki güç ve ruhaniyetin, BİR olduğu, TEKlikten kopartır ve bizleri gizli toplulukların, gölge organizasyonların ve çılgına dönmüş kurumsal dünyanın sıradan köleleri haline getirir.
Uygulamalı Psikoloji Lisanüstü programları, potansiyel komploları, tezgahları yakından incelerler ve bir insanı böyle düşünmeye ya da bunları izlemeye neyin neden olduğuna bakarlar. Ayrıca, onlar, bilimsel unsurlarla daha derine de inerler. Örneğin; beyni ve insanların belirli durumlardaki davranışlarını incelerler.
Size Budda’dan bir alıntı sunmak istiyorum: “Sırf duydunuz diye herhangi bir şeye inanmayın. Sırf pek çokları tarafından konuşuluyor ya da dile getiriliyor diye herhangi bir şeye inanmayın. Sırf dini kitaplarınızda bulunuyor diye körü körüne inanmayın. Sırf öğretmenleriniz ya da büyükleriniz dedi diye inanmayın. Geleneklere inanamayın. Çünkü, onlar pek çok nesilden beri süregelmekte. Ama gözlemler ve analizler sonucunda, bir nedenden dolayı oluşan bir şey tespit edersen ve bu da bir şeye hizmet eder ve birisinin ya da herkesin yararına olursa o zaman kabul et ve bu kabul ettiğini yaşa!”

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu