Kitab

Kitap” nedir?

OKU“nası kitabı neydi Rasulullah aleyhisselamın?
Niçin “OKU“mak her inanana farzdır?…

Çünkü Kur`an, Yaşamın ve Sistemin gerçeklerini açıklayan bir Kitap`tı.

Efendimiz`e kadar olan Nebiler , insanlara yaşam ve ölümötesine yönelinmesiyle ilgili hükümleri açıklamışlardır…

Efendimiz ise Haniflikle başlayıp, sistemi okuduktan sonra Zatını tanımanın getirdiği ilimle insanlara sistemi ve kendini tanımayı öğretmiştir… Bu yüzden de ümmi kökenlidir, denmiştir… Daha önceden Tevrat ve İncil`i de okumamıştır.”Ümmi“liğin bir anlamı da bu kitapları okumamış olandır

Gerek algılamakta olduğumuz “EVRENİMİZ” için; ve gerekse de “ALLAH” isimlerinin terkipsel manalarını sergilemekte olan “MUTLAK EVREN” için “KOZMİK KİTAP“, ya da “EVRENSEL KİTAP” veya “SİSTEM KİTABI” tabirini kullanabiliriz… Ve hatta…

EVRENSEL KİTAP“ta ortaya çıkan “ALLAH İSİMLERİNİN MANALARINI” Basiretle, ferasetle ve nüfuziyetle okuma anlamına olarak; “İKRA“dan muradın “SİSTEMİ OKUMAK” olduğunu vurgulayabiliriz!!…

Olay, “EVRENSEL KİTABIN“, beşer tarafından “BOYUTSAL OKUNUŞU“dur !.

Yani, “Evrensel SİSTEMİN” beşer tarafından farkedilmesi, kavranılması ve değerlendirilmesidir!..

Yıllardır, asırlardır, klasik anlatımla şartlandırılmış insanların, bir anda bu izah ettiğimiz hususları kavramalarını beklemiyoruz… Bu herşeyden önce bir zaman meselesidir…

Zaman içinde bu anlattıklarımız, belki önce inkar ve red edilecek, sonra tartışılacak, sonra objektif ve önyargısız bir biçimde düşünülmeye başlanacak ve bu aşamadan sonradır ki, açıkladığımız gerçekler tasdik edilecektir…

KUR`AN`ı Okumak

Arap harfleriyle (manasini bilmeden de olsa) kelimeleri okuyabilmek, günümüzde “Kur`an okumak” zannedilmektedir… Bazıları da, meal okumayı “kuran okumak” diye yorumlamaktadır.. Bunlar, Kuran “oku“manın ön aşamalarıdır, ancak…

Oysa bu tarz okuyuşlar, Kur`an-ı “OKU“mak sayılmaz kanaatimce!.

Sistemi “OKU”maktan sözettiğimiz, gibi…

Kur`an-ı “OKU”maktan da sözedilebilir…

Kur`an-ı “OKU”mak nasıl olur?

Kur`an-ı “OKU”mak, “Kur`an-ın RUHU”nu algılamakla mümkündür!.

“Kur`an-ın RUHU”nu algılamak ne demektir?

Kur`an-ı kerim insanlara hangi amaçla nazil olmuştur?

Kur`an-ı kerim insanlara neler kazandırmak için nazil olmuştur?

Kur`an-ı kerim, insanları nasıl bir yaşama hazırlamak amacıyla nazil olmuştur?

Kur`an-ı kerim insanlara hangi özelliklerini bildirmek amacıyla nazil olmuştur?

Kur`an-ı kerim, insanları, bir yaşam biçiminde sabitlemek, kilitlemek; onlara tekamülün kapılarını kapatmak için mi nazil olmuştur; yoksa sürekli gelişmenin yollarını göstermek; farkında olmadıkları, ya da ellerinden alınmış hakları edindirmek; sonunda, kadın-erkek birarada “Halife” olmanın özelliklerini yaşamalarının çarelerini bildirmek amacıyla mı nazil olmuştur?

Kur`an-ı kerimin nazil olan ayetleri, insanlara, birbirlerinin haklarına saygılı bir şekilde fakat sürekli ileriye dönük bir biçimde yaşamayı mı amaçlayan mahiyettedir; yoksa onları geriye döndürmek için mi gelmiştir?

İşte bu soruların cevaplarını doğru olarak verebilirsek, “Kur`an-ın RUHU“nu algılamaya başlamış oluruz; bundan sonra da, bize Kur`an-ı kerimi “OKU“manın kapısı açılır, kilidi çözülür!.

· Biz, yanlış anlayışımız dolayısıyla, Kur`an-ı bloke etmiş, zincirleyip kilitlemiş ve çağlar öncesinin kutsal kitabı haline getirmişiz!… Oysa Kur`an-ı kerim, “RUHU” ve HEDEFLERİ” itibariyle, insanlık yaşadıkça onlara ışık tutup yol gösterecek özelliklere sahiptir ki; bu yüzden de “ZAMANÜSTÜ” Kitap durumundadır!.

· Kur`an-ı Kerimi, geldiği toplumlara yaptırttığı aşamalarla bloke edip; “insanlığa edindirdikleri orada bitmiştir; dolayısıyla o çağa ait bir kitaptır“, diye kayıtlamak, Kur`ana büyük zulümdür; bu da “Kur`an RUHU“nu algılayamamaktan ve Kur`anı “OKU“yamamaktan kaynaklanan bir olgudur!.

Kur`an, zekat bahsinde 40`ta bir verin derken, 20`de bir vermeyi yasaklamamaktadır!. Bu en alt sınır olarak, asgari-taban rakkam olarak vurgulanmaktadır…

Kadının hiç miras hakkı yokken, onlara asgari-taban pay olarak, yarım hisse kazandırılmıştır… Ama sen bire-bir erkekle eşit hisse tanırsan, bu asla Kur`anın RUHU”na ters düşmez; ayrica Kur`an bunu engellemez, hatta “RUHU” itibariyle bunu öngörür!.

Yani, Kur`anda verilmiş bulunulan haklar, asgari-geri dönülmez haklar olarak mütalaa edilir; bunun daha arttirilamiyacagi yolunda da ne bir ayet vardir; ne de Allah Rasülünün buyrugu!.

Bizler, Kur`an-i kerimin “RUHU“nu algılayamadığımız için, Kur`an-ı “OKU“yamamakta; bu yüzden de, ayetlerin lafzında kalarak, bize verilen mesajı anlıyamamaktayız!.

Bundan sonra da kalkıp, Kur`an-ı kerimi bu anlayışsızlığımızla BLOKE edip, “günümüze hitap etmemektedir“, diye ahkam kesmekteyiz!.

İnsanlar bir yasa yapmaya gerek duyduklarında, o yasayı çıkarmaya duydukları gerekçe, o yasanın ruhudur!. O ruha göre, o düşünce tarzına göre, uygun anlatım şekli bulunur ve cümlelendirilir ve böylece yasa maddesi meydana gelir… Hakim yasayı uygulayacağı zaman, olay ile, o olayı değerlendiren bakış açısı arasındaki bağlantıyı kurar ve yasanın oluşmasına sebep olan gerekçeyi esas alarak, olayı değerlendirir.

Hakim, yasayı, ruhuna uygun olarak değil de, lafzına göre değerlendirip karşısındaki olaya hükmederse, büyük olasılıkla yanlış yapabilir!.. Çünkü değerlendirmede esas, yasanın lafzı değil ruhu olmalıdır.

Yasalar, ruhuyla var olan varlıklardır; yalnızca lafzıyla var kabul edildiği zaman, amaçtan SAPMA meydana gelir!!. Hakimin vicdanı, yasanın, ruhuyla olayı değerlendirmeyi sağlamak içindir!.

İşte Kur`an-ı kerimi “OKU“mak için de, ayetlerin o olayda hangi amaçla, erkeğe veya kadına ne kazandırmak gayesiyle nazil olduğuna bakmak ve ona göre değerlendirme yapmak gerekir!.

Dünyada, insanlık tarihinde en büyük devrimleri oluşturmuş olan Kur`an-ı kerimin bu “RUHU“nu algılayamıyarak, lafzında kalıp; işte insanlara kazandırdıkları bundan ibarettir; bunun ötesini de vermemektedir; yasaklamaktadır; demek en büyük gaflet ve zulümdür!.

Köleliğin yerleşik olduğu toplumda, insanları kölelikten azad etmenin en büyük ibadetten sayılacağını anlatan ve böylece köleliğe son vermeyi amaçlayan bir bakış açısını; İslam, köleliği kabulleniyor, diye empoze edip, gerçeği saptırmak yalnızca ardniyetlilikle tanımlanabilir.

İnsan haklarına tecavüzü engelleme dışında, hiç bir konuda zorlayıcı olmayan İslam Dinini; Rasülüne dahi, “sen onlar üzerine zorlayıcı değilsin” ayetine rağmen, zorlayıcı ve baskıcı bir Din anlayışı diye itham etmek çok büyük bir haksızlıktır ve Kur`an “RUHU“nu hiç algılamamış olmanın açık bir ifade şeklidir!.

Dünyada, en geniş şekliyle demokrasi, yalnızca İslam Dini prensipleri içinde vardır; çünkü hiç bir konuda insanlara zorlama yoktur Kur`an-ı kerimde!.

Kur`an-ı kerim, insanlara geleceklerinin huzur ve saadet getirmesi için gerekli olan fikirleri TEKLİF EDER; bunları uygulayanların kazançlı çıkacağını; uygulamıyanların da karşılacakları şartlar dolayısıyla büyük pişmanlığa düşeceklerini ve bunu asla telafi edemiyeceklerini bildirerek; yapmaları gerekenleri bildirir… Bundan sonra ne bir ferdin, ne de devletin kişi üzerinde bunları uygulama konusunda ZORLAMA yetkisi yoktur, İslam Dininin “RUHU“na göre… Çünkü herkes, kendi aklı ve mantığıyla bu teklifleri değerlendirecek; dilediğini, kimsenin baskı ve zoru olmadan yapacak; sonucuna da katlanacaktır!.

Gafillerin veya cahillerin Kur`an-ı kerimin “RUHU“nu okuyamamaktan dolayı edinmiş oldukları yanlış kanaatler, İslam Dini`ni bağlamaz!.

Kur`an-ı kerimi “OKU“yamıyanların yanlış yorumlarına kapılıp, İslamdan ve Kur`andan mahrum kalmanın mazereti olmaz!.

Her FERD, Kur`an-ı “OKU“mak ve İslam Dinini bizatihi öğrenmekle mükelleftir, kendi geleceği açısından; yanlışları hakkında, çevremdeki müslümanlar böyle yapıyorlardı, mazereti asla geçerli değildir; Dini, müslümanlara bakarak değil, Kur`an-a bakarak öğrenmek herkes için farzdır… Bunu yapmayan sonuçlarına ahırette katlanır!.

Öyle ise, artık farketmeliyiz ki…

Kadın-erkek tüm inananlara “Halife” olarak yaradılmış bulunduklarını farkettirmek ve gereğini yaşatmak için; ölümötesi yaşam şartlarını bildirip, ölümötesi yaşamın güzelliklerinin elde edilmesinin öğrenilmesi amacıyla nazil olmuş bulunan Kur`an-ı Kerimi “OKU“mak ve değerlendirmek, kişinin kendisi için yapacağı en yararlı çalışmadır… Dileyen bunu yapar, semeresini elde eder; dileyen de önemsemez ve sonuçlarına ahırette katlanır!.

Ne “ALLAH” ismiyle işaret edilenin, ne de Rasulü Muhammed Mustafa aleyhisselamin, bizlerin ne imanina ne de imanin geregi olan fiillerimize ihtiyaci yoktur; herşey ferdin gelecegiyle ilgili olarak FERDE teklif edilmiştir…

Ne mutlu Kur`an-i Kerimi “OKU“yup gereğiyle yaşayabilenlere.

O zaman “ALLAH RASULÜ ve NEBİSİ MUHAMMED MUSTAFA” isimli “OKU“nması gereken ve hala “oku“nmamış olarak rafta bulunan “KİTAP“ı, bugüne kadarki tüm değer yargılarınızı bir yana bırakarak, yeniden elinize alınız!.. (Anlayışı kıtlara: sayfaları ve cildi olan kağıttan mamul bir kitaptan sözetmiyorum!.)

Kur`an ‘ı, beyin sahibi olarak; Ayetleri, anlatılan olayları, acaba bu anlatımla ne anlatılmak isteniyor, diyerek okumaya başlayın!…

Sizin en sadık dostunuz ne Ahmed Hulusi ne de bir başkasıdır!…
Yalnızca Kur`an ‘dır!…

Allah kelamını anlamazsan; Allah`ın (ÖZÜNDEN gelen) kelamını nasıl değerlendirebilirsin ki?…

· Nefsinden (özünden-zatından) gelen hitabı anlayabilmen içindir ki, afakından kitap gelmiştir sana!…

Enfüsünden gelen hitabı dinleyemiyorsan bu demektir ki afakından gelen kitabı OKUYAMIYORSUN!..

Onu okuyamadığın sürece de enfüsünden geleni anlayamazsın!...

Enfüsünden gelenle hemhal olmadıkça da, HANİFİM BEN diyemezsin!…

Önce Kur`an ‘ın hikayelerle dolu tarih kitabı olduğunu kafanızdan silip, gerçekten, onu OKUYABİLENLERDEN OKUMASINIöğrenin!…

Kur`an okumanın ve okutmanın olağanüstü sevaplarından bahseden Allah Rasulü`nün uyarıları, Kur`an alfabesini öğreten ve öğrenenlerden bahsetmiyor!.

Öyle ise Evrensel Kitap olan yaşam SISTEMI gerçegi de, “okunabildigi” takdirde fark edilecektir ki; insan için ölümötesi yaşam sözkonusu oldugunda pek çok tehlikeler mevzubahis olacaktir… Bu durumda akilli bir insan için de yapilacak en iyi iş elbette ki bu tehlikelere karşi “korunma” tedbirlerine başvurmaktir…

Rasul ve Nebiler “OKU“muş olarak, bize “ALLAH Adıyla İşaret Olunan” ın yaratmış olduğu, içinde yaşamakta olduğumuz sistem ve düzeni “İslam Dini” adı altında açıklamışlardır. Zorlandıkları yerlerde de bunu sembol ve benzetmelerle açıklamaya çalışmışlardır. Kur`an, içinde yaşadığımız “Sistem ve Düzen“i bize anlatan bir kitaptır.

Ve Kütübih“, Kitaplarına

Kitaplarına iman” derken burada “kitapları” iki manada ele alacağız..

· Birinci manada kitap; BEŞERİ anlamdaki kitaptır. Beşeri anlamdaki kitap, şayet okuyup anlıyabilirsen, senin ilahi anlamdaki kitabı anlamana yol açar.

İkincisi ise İLAHİ KİTAP!..

· İlahi manadaki kitap nedir?…

· “ÜMMÜL KİTAP“!.. “Kitapların anası

· Kur`an nazil olmadan önce, Hz Muhammed Mustafa Aleyhisselam`ın okuması istenen kitap!…. “Oku” diye işaret edilen kitap!.

· Beşeri manadaki “kitap” ise rasullerin aracılığı ile bize ulaşmış olan kelamı ilahidir; ki bu kitap Alemlerin Rabbından, Rabbani kitaptır. Bütün Nebilerin bize getirdiği kitaplar Rabbül Alemin`den bize ulaşmış olan, Rububiyet kanalından bize gelmiş olan Rabbani kitaptır.

· Daha evvelki Nebilere gelen sahifeler, Hz Davud Aleyhisselam`a gelen ZEBUR, Hz Musa Aleyhisselam`a gelen TEVRAT, Hz isa Aleyhisselam`a gelen İNCİL ve Hz Muhammed Aleyhisselam`a gelen KUR`AN, Rabbani kitaplardır.

İzahı ve ispatı “Amenerrasuli“nin başındaki

AMENER RASULİ BİMA ÜNZİLEiLEYHİ MİN RABBİHİ ”
ayetidir.

· Bu sahifeler veya ayetler, bu sureler Rabbani kitaptır.

· Mutlak kitapsa ilahi kitaptır; “ÜMMÜL KİTAP“tır!… Uluhiyet kemalatının eseri olarak yazılmış olan kitabı ilahi, yani tüm boyut ve katmanlarıyla evrendir!.

· Bir diğer ifade ile İnsanı Kamil`dir!…
Bir diğer ifade ile Ruh`u Azam`dır…
Hakikatı Muhammediye`dir!.
işte o, ilahi kitaptır!.

“Kur`an ve insan ikiz kardeştir”

· Anlamındaki Rasulullah açıklamasında işaret edildiği üzere, Kur`an ‘ı meydana getiren mana , “İnsan” diye bahsedilenİNSAN`I KAMİL`in; yani HAKİKAT`I MUHAMMEDİYE`nin, yani RUH`U AZAM`ın manası ile karşılıklıdır. Birinde diğerindeki mana mevcuttur ki, biri mutlak kitap, ilahi kitaptır.

· Birinci mertebede anlaşılan beşeri manadaki kitaplara iman etmedikçe, o kitaplardaki bilgiyi kabul edip, iman etmedikçe; anlamadıkça, idrak etmedikçe, ikinci mertebedeki anlayışa geçmen mümkün değildir!.

· Nitekim, beşeri manadaki Kitaptan biz bu ilmi alıp, deşifre etmek suretiyle ilahi kitabı okumak yoluna gidiyoruz… Okuyabildiğimiz kadar, anlayabildiğimiz kadar, takdirimizdeki kadar, okuyabiliyoruz!.

· İşte bu yüzden elimizdeki vahyolmuş bulunan Kitaplara iman etmek mecburiyetindeyiz!…

Vahyolan Kitaba iman etmediğin takdirde ilahi Kitaba ulaşamazsın.

Kitabullah`ı, ümmül kitabı okuyamazsan; onun Yazarını hiç tanıyamazsın!.

· Beşeri kitaplardan edindiğin kemalatla ilahi kitabı okumaya başladığın zaman, VELİ olursun.

Ama Nebi`ler önce “Kitabullah“ı okurlar, Kitabullaha dayanarak beşere hitabeden kitabı halka tebliğ ederler.

Veli ile Nebi arasındaki fark, birinin beşeri kitabı okumak suretiyle ilahi Kitaba geçmesi; ötekinin önce vahiy ile aldığı Kitabullahı okuyarak beşere hitabeden kitabı tebliğ etmesidir.

Önce Kitabullahı okuyan ve sonra da beşere hitabeden kitabı tebliğ edene “NEBİ“;

Önce beşere hitabeden kitabı okuyup, bununla Kitabullahı “OKU“ma seviyesine yükselene, uruç edene “VELİ” derler.

İlahi hakikatları yaşayabilmek, ancak ve ancak “Kitabullahı” “oku”yabilmekten sonra mümkün olur… Bunun için de önce “Kur`anın ahlakıyla ahlaklanmak” gerekir!. Yani, Kur`an ‘ı “OKU“mak icabeder!..

Kur`an ‘ı “OKU“mak” demek, alıp eline sadece satırları okumak demek değildir!..

O cümlelerde, surelerde, ayetlerde işaret edilen manaları kavramak,hissetmek ve gerektiği şekilde yaşamak demektir… Kendinde bu manaları bulacaksın; bulduğun zaman Kur`an ‘ın ahlakıyla ahlaklanmış olacaksın!..

Kur`an böyle diyor ben böyle yapayım demekle“, oluşmaz Kur`an ‘ın ahlakıyla ahlaklanmak…

Kur`an `ın ahlakıyla ahlaklanmak” demek, Kur`an ‘da ifade edilenleri kendi özünde bulabilmek; ve kendini o ayetlerde işaret edilen boyutlarda bulabilmek; hissetmek ve yaşamakla mümkün olur.

Bunu ne derece kendinde kemale erdirebilirsen, işte o derece Kitabullahi okumak durumuna gelirsin.

· Ama bazi kişiler de lutfu ilahi sonucu, önce, Kitabullahi okuma yolundan gitmişler; bunun neticesi olarak da beşeri boyutta degerlendirilmek üzere beşere hitabeden kitaplari, yani Rabbani kitaplari okumuşlardir.

Tabii burada üstünde durulmasi gereken nokta şu :

· Hz. Rasulullah Aleyhisselam bu kitaba vakifti, fakat okuyamiyordu; “okumuşlardan degilim” dedi!. Ancak sonuçta Rabbinin lütfu ile o kitaptan kelimeleri, satırları, cümleleri bize ulaştırmağa başladı…

Niye?..

Ayeti kerimede:

“İKRA` BİSMİ RABBİKELLEZİ HALAK..

HALAK el-İNSANE MİN ALAK…

İKRA VE RABBÜKEL EKREM;

ELLEZİ ALLEME BİL KALEM,

ALLEM el-İNSANE MA`LEM YA`LEM..”
deniyor…

Yani, okuma işinin “Rububiyet” boyutundan olduğunu; ve Rabbani lütuf ile meydana geldiğini izah ediyor bu ayetler.

Konuyu ağırlaştırıp detaylandırmamak için bu RABBANİ ve İLAHİ kavramlarına girmiyorum.. Ancak isteyenler bu detayı “İNSAN ve SIRLARI” isimli kitabımızda bulabilirler..

· Burada bizim için önemli olan nokta, Rabbani kitapların, ilahi hakikatlara eriştirecek hükümlerinden yararlanmak suretiyle ilahi kitaba yönelme şansımızın olmasıdır..

· İlahi kitabı yani ümmül kitabı okumaya çalışacağız!… İlahi kitap, ef`al aleminin, yani fiillerin oluştuğu boyutun tümüdür!. Çünkü bu kitabın her satırı, bir ismi ilahinin mazharı olarak zuhur etmektedir.

Meleklere iman, varlığın aslı ve orijinini tanımaya açılan kapıdır…

· “OKU” hitabıyla işaret edilen yüce ve muazzam Kitabullah da, o meleklerin varlığı ile oluşmuş kitaptır!… Sanki yazının mürekkebi, şekilleri meleklerdir;

Bu Kitabullahın harfleri meleklerdir; ayetleri, sureleri meleklerdir!.

· Kitap, esma-ı ilahidir; yani “ALLAH” isimleridir; yani “ALLAH“`ın kendinde seyretmeyi dilediği manalardır, özelliklerdir!..

Ancak bu ne kadar böyle olursa olsun, unutulmaması gereken bir ayet vardır:

VALLAHU GANİYYÜL ANİL ALEMİN“!..

ALLAH” alemlerden Ganidir!.

Yani, bütün bu manaları ortaya koymasına rağmen, bu manalarla kayda girmekten münezzehtir, beridir!.

Tüm manaları ihtiva eden oluşları “yok“tan varlığıyla oluşturan “ALLAH” bu anlamlarla kayıtlanmaktan ve bu anlamlarla sınırlanıp tavsif edilmekten de münezzehtir, ötedir!…

Buna göre asla kafamızdan çıkarmayalım;

“ALLAH” Rabbül alemindir ancak alemlerden Ganidir!..

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu