Açık Konuşalım !

Gelin dostlarım, sizlerle açık açık konuşalım…icerik_ah

Önce, ben diyeyim diyeceklerimi…

Gerçekten, samimi olarak konuşalım; ilgilendiriyor mu seni İslâm Dini dostum?…

İlgilendirmiyorsa…

Gene de çok değerlisin benim için!…

Ben çok değişik bitkiler yetiştirdim Antalya’da iken… Konuşurdum onlarla ve çok sevinirlerdi!.. Kanarya da yetiştirdim, Norviç türü; çok yavrular büyüdü elimde, dolaşırlardı omuzumda, yüzümde!… Van kedim de vardı pamuk yığını gibi!… Bir gözü mavi bir gözü sarı; uzun yıllar hiç ayrılmadı yanımdan… Ya akvaryumumdaki dev tül kuyruklar, aslanbaşlar!… Anlamışındır artık, Allah adıyla bildiğimizin tüm yarattıkları çok değerli benim için…

Öyle iken…

İslâm Dini, senin bugüne kadar duyduğun müslümanlıktan gerçeği itibariyle çok farklı olmasına rağmen, sen bunu hiç araştırmadığın için bilemiyorsun!… Şekle ve lâfına bakıp, mantığına yatmadığı için söylenenler; aklı olan insanın, İslâm Dini gerçeğini reddedemeyeceğinin farkında olamıyorsun… Olsun!.

Farkında olmasan da “yeryüzünde halife” oluşunun anlamını, nasıl sevmem dışlarım seni!… Bildiğim kadarıyla, her alanda yardımcı olmak isterim sana… Seve seve… Gerekenleri araştırmaman,
sorgulamaman; önyargılı yaklaşımın zaten senin başına ilerde yeteri kadar belâ olacakken,
niye burada bir de ben sana yük olayım… Var hiç olmazsa, bugünlerini güzel geçir; güzel
dostum… Yalnızca, ihmal ettiklerinin ağır faturasına katlanmak zorunda olacaksın o kadar!…

Ya sen dostum, niye ilgileniyorsun Din’le?

Ölünce, paçayı cehennemden kurtarıp; cenneti kotarmak mı amacın!.. İki takla bir bakla namaz kılıp; arada
biraz aç kalarak-oruç tutmuş olup, “imanlıyım” diyerek cenneti kotarabileceğini mi sanıyorsun?

Bak dostum… Kesin gerçekleri farkedelim…

İnsan dünyaya geldiği anda, onun sonuçta cennete gidip gidemeyeceği belirlenmiştir; ve bu,
daha sonra da, kesinlikle değişmez!.

Ana -R-rahim’inde, 120. günde, beyninde açığa çıkan bir programlama sonucu olarak; ya, beyninin ürettiği
ve ruhuna yüklediği bir dalga türü, ruhunda bir katman oluşturarak, senin sonuçta cennet denilen
boyuta geçmeni sağlayacak; ya da, bu dalga türü beyninde üretilmediği için, ruhun bundan
mahrum olacak; bu yüzden cennet boyutuna geçemeyeceksin!..

Bu, ben de dahil, tüm insanlar için geçerli olan SİSTEM ve mekanızmanın işleyişi sonucu!. Bunun daha
geniş izahı var; mekanizmanın işleyiş düzeni var; fakat konuyu dağıtmamak için detaya girmiyorum…

Diyeceksin ki; öyle ise ben niye ibadet edeyim, ne olacağım belli ise?

Bak kısaca anlatayım…

Yapacağın tüm ibadet adı altındakiler, hep senin kendin için!..
Gökteki bir tanrıyı memnun edip gözüne girmen için değil!…

Sağlıklı olman için, nasıl gıdana dikkat etmen zorunlu ise; bir yarış kazanman için nasıl onun antrenmanını yapmak zorunda isen; bir koltuk kapman için nasıl onun pahasını ödeyebilecek şekilde çalışmak
mecburiyetinde isen; ölümötesinde elde edebileceklerin de ancak bu dünyada,
bu beyine sahip iken yapabileceğin çalışmalara bağlıdır!.

Gökten ferman yollayan “göktürk’lerin “göktanrısı” var olmadığı için; her şey senin çalışmalarına kalmıştır!.. Tüm geleceğinde bugün ortaya koyacaklarının sonuçlarını yaşayacaksın!..

Cehennemin ateşi de içinde yanıyor; cennetin güzellikleri şuurundan kaynıyor…

Bugün hangi tür davranışları ortaya koyabiliyorsan; yarın da onların sonuçları karşına çıkacak…
Yüzyüze geleceklerin senden üreyen onlar olacak!.

Cebrail de var hakikatında, Azrail de; Münker-Nekir de!… Yarın bunlarla, çeşitli aşamalarda yüzyüze
gelecek; kiminle ülfet edip kiminden de azar işiteceksin!… Bu nasıl olacak düşündün mü hiç?

“Yönelişin”de, “Fâtiha”nın anlamını tefekkür etmeden, nasıl “FETH” olur gerçekler sana?…
Yaptığın, ancak “namaz kılmak” olur; “salâtı ikâme” hiç değil!..Okumadın mı

“feveylün lilmusalliyne elleziyne hüm an SALÂTİHİM sâhun” (107/4-5) âyetini Kur’ân ‘da…

Çok musalli vardır eline yorgunluktan başka bir şey geçmez.
Çok oruç tutan vardır; açlıktan başka bir şey yaşamaz
!”
Uyarı ve işaretini duymadın mı, bilmiyor musun?… Dedikodu,
gıybet ve hor görmeyle insanları “oruç” olmayacağını duymadın mı?

Taklitle, âdet diye yapılan fiîller, kesinlikle Dini uygulama olmaz!.

Yaptığını bilinçli olarak yapmasan ve hikmetini kavrayamasan bile; yapılması gerekliliğine iman ederek veHAKKINI VEREREK tatbik etmek zorundasın; semeresini almak, neticesine ulaşmak istiyorsan!..

Zîrâ, bunları yaptın diye, sana dışarıdan biri bir şey vermeyecek; sen sadece, yaptığın işin hasılasını elde edeceksin!.. Tıpkı, bal yiyenin, yediği baldaki özelliklerin sonuçlarını yaşaması gibi…
Bal yedin diye, dışarıdan sana bir şey verilmiyor!.

Allah Rasûlü, ALLAH Adıyla İşaret Edilen’in yaratmış olduğu SİSTEM ve Düzenin işleyiş
mekanizmasına bağlı olarak, gereken bilgileri
 sana duyurmuş…

Senin, bu bilgileri değerlendirip, gereği şekilde yaşaman, sana Allah hidâyetinin ve Rasûl Şefaatininulaşması demektir.. Bu ilmin gereğini uygulaman, ilmi değerlendirmen demektir ki, bu da
hâl ile şükür demektir!. Aksi ise nankörlüktür!…

Nankörlük, değerini bilmemek veya değerlendirmemektir!.

Lûtfen anla artık demek istediklerimi; ve kendini kandırmaktan vazgeç!…

Kafandaki, tanrı ve peygamberi sistemine dayalı atalarından gelen din anlayışından arın; aklını mantığını kullanarak, Hz. ÂliAbdulkâdir Geylâni, Hacı Bektaş Veli, Gazalî, Mevlâna, Yunus ve daha nice
erenler gibi “Allah”a, “Rasûl”üne iman et; Kur’ân ‘ın “RUHU”nu “OKU”maya çalışarak,
gerçekleri gör, kavra ve gereğini yaşamaya çalış!.

İki boyutlu, “fârisi” kaynaklı namaz”ı kılma kavramından; üç boyutlu, “salât”ı ikâme etme, yaşamına
şuursal geçiş yapmaya çalış ki, “mi’râc”ın kapıları açılsın!… Oruç’un aç kalmak demek
olmadığını farket ki, hakikatından zâhir olsun “Samediyyet” nurları!…

Somut âlemin sistem ve düzenini, hikmetini farket ki, “Bâtın” olanın, nasıl “Zâhir” olmakta oluşunu değerlendirebilesin… “Zâhir”, “Bâtın”ın ne olduğunu kavramana vesile olsun!…

Ben tasavvufla, sufism ile ilgileniyorum, diyen sen dostum..

Ömrün mecazlar, sembollerle harcanıp giderken; sen, onların işaret ettiği gerçeklerin hiç farkında olmadan; “bal” zikrini günde bin defa çekip de, “bal”ı tadamamış adam gibi geçip gidiyorsun dünyadan!…
Oysa sana, “bal” zikrini vermişler, ne olduğunu bilip, bulup, yiyesin de güzelliklerini
yaşayasın diye!.. Daha nice kere tekrar edeceksin “bal”ı!?…

Ne zaman “OKU”yacaksın şu âyeti; tefekkür edeceksin anlamını; kavrayacaksın sırrını, hissedip
yaşayacaksın da, üstelik hazmedeceksin yaşadıklarını?… Var bir düşün üzerinde istersen:

Allah, yedi semâ yaratmış ve arzdan da mislini; hükmü aralarında tenezzül eder..” (Talâk: 12)

21.11.1998
New Jersey -U.S.A

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu